VERGİ AKADEMİ

VERGİ HUKUKUNDA İSPAT YÜKÜ (KÜLFETİ)

İspat Yükü (Külfeti) Nedir?

Herhangi bir vergisel işlem veya olayla ilgili olarak ispat edilmesi gereken bir durum ortaya çıktığında öncelikli olarak bunun kimin tarafından ispat edileceğinin bilinmesi gereklidir. Yani “ispat yükü” kimin üzerindedir.

İspat yükü, belli bir olay ya da işlemin gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda iddiada bulunan tarafa düşen usuli bir yüktür (külfettir).

Üzerine ispat yükü düşen için bu durum bir zorunluluk (mükellefiyet) değildir. Eğer kişi üzerinde ispat yükü düşüyor ve ispat etmiyorsa cezalandırılmaz sadece ispat etmemeden doğan hukuki sonuçlara katlanır .

Vergi Hukukunda İspat Yükü (Külfeti) Kime Aittir?

İspat yükü ile alakalı olarak Medeni Kanun’un 6’ıncı maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” demektedir. Yani aksi öngörülmedikçe herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.

Vergi yargılamasında her ne kadar Medeni Kanun’un 6’ıncı maddesindeki düzenleme geçerli kabul edilse de vergilendirme ile ilgili olarak VUK’un 3’üncü maddesine müracaat etmek gerekir. Buna göre “İktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir.”

Bu düzenleme ile suçun ispatlanması değil suçsuzluğun ispatlanması sonucu getirilmiştir. Madde gerekçesinde bu durum şu şekilde ifade edilmiştir: “Genel hukukta esas kaide, taraflardan her birisinin iddiasını ispatlaması şeklinde olmakla beraber, bu kaide pratik bakımdan meseleye bir hal tarzı getirmemekte bundan dolayı, ‘ispat külfetinin işin esasına göre normal olmayan hususu iddia eden taraf bunu ispatlamak zorundadır’ kaidesi uygulanmaktadır. İspat külfetine ilişkin son fıkra hükmü genel hukukun ispat külfeti konusundaki bu kaidesi esas alınmak ve bu prensip vergi tatbikatının icaplarına uydurulmak suretiyle düzenlenmiş bulunmaktadır.

İktisadi, Ticari ve Teknik İcaplara Uymak Ne Demek?

Kanun koyucu bu düzenleme ile iktisadi, ticari ve teknik icaplara uyan ya da olayın özelliğine göre normal ve mutat sayılan olay ve işlemlerin doğru olduğunu kabul etmiştir. Bunun aksini iddia edene de ispat külfeti yüklemiştir.

İktisadi icap denildiğinde içinde bulunulan ekonomik ortam ve koşullar; ticari icaptan ticari örf ve adetten kaynaklanan kurallar, teknik icaptan da bir ürünün üretilmesi için zorunlu olan unsurlar ve üründe bulunması gereken özellikler anlaşılır. Ancak bu tanımlama uygulamada kötüye kullanılabilecek bir durumdur. Çünkü “normal ve mutad” terimi ile “iktisadi, ticari ve teknik icaplara uyan” terimi soyut ifadelerdir ve idare tarafından kötüye kullanılmaya müsaittir.

Bir kişiye göre normal olan diğer bir kişiye göre normal değerlendirilmeyebilir. İspat yükü her ne kadar taraflardan birinde olsa dahi, hakimlerin re’sen araştırma yetkisi vardır. Ancak hakimlerin re’sen araştırmada bulunması tarafların ispat yüküne etkili değildir. Re’sen araştırma ile hakimler gerçeği bulmaya çalışmaktadır. Tarafların ispat yükünün olması gerçeğe ulaşmada re’sen araştırma ilkesinin tamamlayıcısı konumundadır.

Kaynak: Neslihan KARATAŞ DURMUŞ, “VERGİ HUKUKUNDA İSPAT VE DELİL”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVIII, Y. 2014, Sa. 3-4, s. 512-513.

Yazımıza ilişkin görüş, eleştiri ve katkılarınızı lütfen bize bildiriniz.