GENEL

SİYASETİN FİNANSMANI VE ŞEFFAFLIK

“Siyasetin Finansmanı ve Şeffaflık” başlıkla Raporun Yönetici Özeti aşağıda sunulmuştur.

Raporun tamamına ulaşmak için TIKLAYINIZ.

Raporda imzası Bulunanlar:
Prof. Dr. Ömer Faruk Gençkaya, Dr. Umut Gündüz, Damla Cihangir-Tetik


SİYASETİN FİNANSMANI VE ŞEFFAFLIK

“YÖNETİCİ ÖZETİ

Siyasi partiler demokrasinin sinir merkezi olarak kabul edilmektedir. Siyasi partilerin ve adayların kampanyalarının finansmanının ne kadar şeffaf ve hesap verebilir olduğu ile seçimlerin özgür, adil ve eşitlikçi bir ortamda gerçekleşmesi arasında bir ilişki bulunmaktadır. Demokratik siyasi rekabetin olmazsa olmazı fırsat eşitliğinin sağlanması için siyasetin finansmanının düzenlenmesi önemli ve gereklidir. Bu düzenlemelerin şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerine işlerlik kazandırmalarını sağlamak üzere, öncelikle dikkate alınması gereken hususlar şunlardır: medya ve kampanya harcamalarının kaynaklarıyla birlikte kamuoyuna açıklanması; partilerle medya kuruluşları arasında yapılan hizmet sözleşmelerinin kamuoyunun bilgisine sunulması ve herhangi bir usulsüzlük durumunda uygulanacak denetim ve yaptırım mekanizmalarının açık bir biçimde tanımlanması. Bu bağlamda, bu rapor, Türkiye’de siyasetin finansmanında şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinin ne ölçüde sağlanabildiğini, sorun alanlarını ve çözüm önerilerini tartışmaktadır. 

Türkiye’nin mevcut koşulları siyasi partilerin finansmanı, seçim kampanyalarının finansmanı ve mali denetim bakımından oldukça sorunludur. Siyasetin finansmanıyla
ilgili yasal düzenlemelerin yetersizliği, kurumsal yapıların gelişmemiş olması ve uygulama alanındaki eksikliklerin yanı sıra, siyasetçilerin de bu konuyla ilgili reformlara sıcak bakmadığı görülmektedir. GRECO 3. Aşama Değerlendirmeleri’nde Türkiye’ye yöneltilen 9 tavsiyenin geçen beş yıl içerinde somut bir biçimde gerçekleştirilememesi bunun en önemli kanıtıdır. Uluslararası Şeffaflık Derneği tarafından 2015 Milletvekili Genel Seçimlerinde yürütülen, adayların “Malvarlığı ve Seçim Kampanyası Bütçelerini Açıklama ve “Dürüstlük Taahhütnamesi” kampanyalarına katılım son derece sınırlı olmuştur. 

Siyasi Partilerin Finansmanı 

Siyasi partilerin finansmanı, devlet yardımı, bağışlar ve özel finansman kaynaklarıyla sağlanmaktadır. Doğrudan ve dolaylı devlet yardımları, bir başka deyişle kamusal finansman, siyasi partilerin varlıklarını sürdürmeleri yönünden bir gereklilik olarak görülmektedir. Türkiye’de kayıtlı 101 siyasi partiden (1) partiden yalnızca 4 tanesi devlet yardımı alabilmektedir. Bu durum siyasette adil rekabet bakımından büyük eşitsizliklere yol açmaktadır. Bu alanda tespit edilen bir başka önemli sorun, siyasi partilerin mali bilgilerinin kamuya açık olmamasıdır. Siyasi partiler tarafından yayınlamayan parti hesapları ile ilgili tek bilgi kaynağı Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan mali denetim kararlarıdır. Bu kararlar da, genel ve sınırlı bilgiler sunmaktadır. 

Türkiye’de milletvekillerinin malvarlığı beyanları da kamuoyunun erişimine açık değildir. Ayrıca, adli soruşturmalar dışında bu beyanlar incelenmemektedir. Demokratik
ülkelerde, neredeyse tüm Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinin içinde bulunduğu 55 ülkede bu beyanlar kamuoyuna açıkken, Türkiye’de kapalı ve denetlenmiyor olması
önemli bir çelişki oluşturmaktadır. (2) 

Adayların ve her düzeyde seçilmiş kamu görevlilerinin seçimlerden önce mal varlıklarını ve seçim bütçelerini; seçildikten sonra da düzenli olarak kendilerinin ve birinci dereceden yakınlarının mal varlıklarını kamuoyuna açıklamaları şeffaflık ve hesap verebilirlik yönünden önem taşımaktadır. Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin 2014 ve 2015’de yürüttüğü kampanyalar, siyasetçilerin bu konuya yeterince duyarlı olmadıklarını göstermiştir. 

Bu raporda, ayrıntılarına yer verilen kampanyalar kapsamında, 2014 Mahalli İdareler seçimlerinde 26 belediye başkanı adayı mal varlığını kamuoyuna açıklarken; Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki üç aday da mal varlığını kamuoyuna açıklamıştır. 

7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinde binlerce aday arasından, sadece 39 aday mal varlığını kamuoyuna açıklamıştır. Ayrıca, Uluslararası Şeffaflık Derneği, 1 Kasım Genel Seçimlerinde seçilen 26. Dönem Milletvekillerine yönelik bir “Dürüstlük Taahhütnamesi Kampanyası” başlatmıştır. Bu kampanya ile Türkiye’de ilk defa milletvekillerinden siyasi güçlerini şahsi çıkarları için kullanmayacaklarına dair kamuoyuna söz vermeleri talep edilmektedir. 14 Ocak 2016 tarihi itibariyle 16 milletvekili Dürüstlük Tahhütnamesini imzalamıştır. 

Seçim Kampanyalarının Finansmanı 

Seçim kampanyalarının finansmanı alanında yasal düzenlemelerin eksikliği, kampanya
finansman kaynaklarının belirsizliği ve seçim sonrası denetimin olmaması/yetersizliği temel sorunlar olarak tespit edilmiştir. 7 Haziran 2015 Milletvekili seçimleri, 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanı Seçimi ve 30 Mart 2014 Mahalli İdareler Seçimleri incelediğinde; seçim kampanyalarında çok sayıda yasa ihlalinin yapıldığı ulusal medyaya yansımıştır. Bununla birlikte, bu ihlallerle ilgili neredeyse hiç bir caydırıcı yaptırım uygulanmamıştır. Kamu kaynaklarının bir siyasi partinin ya da adayın “lehine” kullanılması ve çeşitli kamu görevlilerin siyasi kampanya süreçlerinde etkin rol alması en yaygın görülen ihlallerdir. Seçim dönemlerinde 298 sayılı Kanun’da sıralanan yasakların izlenmesi ve varsa ihlallere gerekli yaptırımların etkili bir biçimde uygulanması “cezasızlık” durumunu ortadan kaldıracaktır. 

Milletvekili Genel Seçimleri’nde %10 olan ülke barajı değiştirilmeden, siyasi partilere Hazine yardımı eşiğinin %3’e indirilmesi parti gelişmelerini ve demokrasinin yerleşmesini desteklemeyecektir. Partilerin denetiminde olan ya da dolaylı bir biçimde birlikte hareket eden kuruluşların hesaplarının da parti hesaplarıyla birlikte açıklanması, üçüncü kişilerin katkılarının düzenlenmesinde önem taşımaktadır. Kamu kaynaklarıyla faaliyet veren devlet televizyonlarının, tüm siyasi partilere ve adaylara, eşit süre ayırması, adil rekabetin sağlanması bakımından zorunludur. 

Seçim kampanya dönemlerinde siyasi partiler tarafından yapılan harcamalar, partilerin
o yılki hesapları içerisinde ele alınıp standart denetim ve raporlama işlemine tabi tutulmaktadır. Bu nedenle, partilerin seçim harcamalarına ilişkin ayrıntılı bilgiye ulaşmak olanaksızdır. Money, Politics and Transparency 20143 raporunda seçim kampanyalarının finansmanına ilişkin kayıtlara ulaşım bakımından, Avustralya 89 puanla birinci, Lübnan ve Malawi 0 puanla sonuncu sırada yer alırken, Türkiye, 54 ülke arasında 39 puanla 35’inci sırada yer almıştır. 

6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu, adayların seçim kampanyalarının finansmanı ve denetlenmesi konusunda önemli bir yenilik getirmiştir. Seçimlerin sevk ve idaresi ve itiraz ve ihlallere karşı son yargı yeri olarak Yüksek Seçim Kurulu yetkilendirilmiştir. Partilerin yıllık hesaplarının denetlenmesi Sayıştay’dan alınan yardım ile Anayasa Mahkemesi tarafından yapılırken, Cumhurbaşkanı Seçimi’ne katılan adayların kampanya hesapları Yüksek Seçim Kurulu tarafından denetlenmektedir. Radyo ve televizyondan yayınlar ve buna ilişkin ihlallerin izlenmesi Radyo Televizyon Üst Kurulu tarafından yapılmakta; yayın ilkelerinin ihlal edilmesi durumunda Yüksek Seçim Kurulu çeşitli yaptırımlar uygulamaktadır. Bu düzenlemeye karşın 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanı Seçimi kampanya döneminde çok sayıda ihlal iddiası gündeme gelmiştir.  Seçim sonrasında Yüksek Seçim Kurulu tarafından yapılan mali denetim sonucunda bu iddiaların hiçbirine ilişkin açıklama yapılmamış, denetimin kapsamının çok sınırlı ve yüzeysel olduğu anlaşılmıştır. Üstelik, seçim öncesinde Yüksek Seçim Kurulu tarafından alınan bazı düzenleyici kararların, kampanya dönemini ve mali denetimi olumlu etkilediğini söylemek olanaksızdır.

Siyasi Partilerin Mali Denetimi

Bu çalışma kapsamında siyasi partilerin mali denetimine ilişkin olarak şu sorunlar tespit edilmiştir: Partilerin gelir ve harcamalarının yalnızca, teknik olarak, usule uygunluk denetimine tabi olması gerçek anlamda siyasetin finansmanının denetlenmediğini göstermektedir. Ayrıca denetim süresi çok uzundur ve raporlar çok geç yayınlanmaktadır. 

Yapılan araştırma sonucunda, bir yıla ait mali denetim raporunun ortalama 4 yıl sonra yayınlandığı hesaplanmıştır. Bu gecikmede, denetim için yeterli işgücünün bulunmaması önemli bir etken olarak tespit edilmiştir. Mali denetim kararlarının gecikmesi ve yayınlandığı dönemde güncelliğini yitirmiş olması kamuoyu etkisini azaltan bir başka etkendir. 

Siyasi partilerin mali denetimine ilişkin Sayıştay raporlarının kamuoyuna açık olmaması, şeffaflık ilkesi bakımından önemli bir eksikliktir ve denetim sürecinin işleyişi konusunda kamuoyunun yeterli bilgiye ulaşmasını engellemektedir. Hazine yardımı almayan siyasi partilerin denetiminde yaşanan aksaklıklar ve denetçilerin iş yükünün kurallara bağlı olmaması, iyileştirilmesi gereken diğer sorunlu alanlardır. 

Siyasetin finansmanıyla ilgili sorun alanlarının iyileştirilmesi konusunda başta siyasi partiler, adaylar, milletvekilleri olmak üzere tüm paydaşların etkili ve etkin bir irade ortaya koymalarıyla olanaklıdır.

Sonuç olarak aşağıdaki önerilerin dikkate alınması, demokratik, şeffaf ve hesap verebilir
bir siyasal sistemin geliştirilip pekiştirilmesinde etkili olacaktır. 

Bu çerçevede başlıca öncelikler aşağıda sıralanmıştır.

• Cumhurbaşkanı, Milletvekilleri, Bakanlar ve seçimle işbaşına gelen tüm kamu görevlilerinin kendilerinin ve birinci dereceden yakınlarının malvarlığı açıklamaları her yıl yinelenerek kamuoyuna açık hale getirilmelidir.

• Tüm seçim dönemlerinde (Cumhurbaşkanı, Milletvekili ve Mahalli İdareler) siyasi partilerin ve adayların seçim kampanya bütçeleri, gelir kaynakları –ayni ve nakdi katkılar- ve harcamaları ayrıntılı bir biçimde kayıt altına alınmalıdır. Bu kayıtlar, uzman denetçiler tarafından denetlenmelidir. İlgili denetim raporları zamanında kamuoyuna açıklanmalıdır. 

• Siyasi partilerin hazine yardımı alabilmesi için belirlenmiş olan en az %3’lük oy oranı, siyasi partiler arasındaki rekabette adaletsizlik yaratmaktadır. Bu alt sınır kaldırılarak, tüm siyasi partiler seçimlerde aldıkları oy oranında Hazine yardımı almalıdır. 

• Her siyasi parti ve aday için adil, eşitlikçi ve özgür bir rekabet ortamı yaratılmadan adil, eşitlikçi ve özgür bir şekilde gerçekleşmesi için seçim barajı olan %10 kaldırılarak, bu konuda AB üye ülkelerindeki uygulamalar dikkate alınmalıdır. 

• Siyasi partilerle ilişkili ya da onların denetiminde olan kuruluşların hesaplarının da parti hesaplarıyla birlikte incelenerek, üçüncü kişilerin kayıt dışı bağış, katkı ve yardımları denetim altına alınmalıdır. 

• Seçimlerin adil ve eşitlikçi bir ortamda gerçekleşmesi demokrasinin en temel koşuludur. Bu bağlamda, seçim süreçlerini düzenleyen ve denetleyen kurumların bağımsızlığı güvence altına alınmalıdır. 

• Siyasi partilerin mali denetimiyle ilgili olarak; harcamaların detaylarını da içerecek bir biçimde yeniden düzenlenmeli, kesinhesap usul ve belgeleri evrensel standartlara uygun hale getirilmeli ve denetim sürecinde yeterli işgücü sağlanmalıdır. Seçim kampanyalarında, devlet radyo ve televizyonlarının tarafsızlık ilkesine uymaları ve siyasi parti ve adayların bu olanaklarından eşit olarak yararlanması sağlanmalıdır. 

• Sivil toplum, medya, akademik kuruluşlar ve siyasi partilerden temsilcilerin katılacağı bağımsız bir izleme ve gözetim mekanizması oluşturularak, seçimlerde ortaya
çıkan yasal ihlallerin saptanmalı ve raporlanarak yetkili makamlara sunulmalıdır. 

• 298 sayılı Kanun’da yer alan seçim dönemi yasakları izlenerek, ihlaller Kanun’da yazılı yaptırımlarla etkili bir biçimde cezalandırılmalıdır. 

Demokrasi ve açık toplumun en önemli araçlardan bir tanesi olan medyanın siyasetin finansmanı, şeffaflık ve hesap verebilirlik konularında etkin çalışmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır.


Dipnotlar:

1- http://www.yargitaycb.gov.tr/Partiler/ , 15.12.2015 tarihinde erişilmiştir.

2 bkz. Harita 1, Sayfa 51
3 Money, Transparency, Politics. http://moneypoliticstransparency.org/ , 15.12.2015 tarihinde erişilmiştir.

 

Yazımıza ilişkin görüş, eleştiri ve katkılarınızı lütfen bize bildiriniz.