Dr. Hasan AYKIN
- GİRİŞ
İşletmelerin finansman tercihleri vergisel sonuçlar doğurur. Örneğin, borçlanma nedeniyle katlanılan finansman giderlerinin vergi matrahının tespitinde gider unsuru olarak dikkate alınması, işletme açısından vergi yükünü azaltıcı etkide bulunur. Kamu açısından ise vergi gelirlerini olumsuz yönde etkiler.
Ulusal vergi tabanı açısından borçlanmanın yurtiçinden mi yoksa yurtdışından mı yapıldığı hususu daha da önemli hale gelir. Çünkü yurtiçi kaynaklardan yapılan borçlanma sonucu borçlanan şirketler açısından finansman gideri olarak matrahtan indirilen unsurlar, borç veren kurum ve kuruluşlar açısından matrah artırıcı bir unsurdur. Örtülü kazanç aktarımı amacıyla vergi planlaması kapsamında yapılan borçlanma işlemleri bir kenara bırakıldığında, yurtiçi kaynaklardan borçlanma durumunda finansman giderlerinin ulusal vergi tabanı üzerindeki etkisi çok düşük veya neredeyse nötrdür.
Borçlanmada yurtdışı kaynakların tercih edilmesi durumunda, borçlanma nedeniyle katlanılan finansman giderleri ulusal vergi tabanını aşındıran bir unsur olarak karşımıza çıkacaktır. Ayrıca, söz konusu yurtdışı finansmanın çok uluslu şirketlerin vergi planlaması amacıyla grup içi işlem şeklinde gerçekleştirilmesi durumunda, vergi tabanındaki aşınma daha da belirgin hale gelebilecektir. Nitekim çok uluslu şirketlerde grup içi borçlanma, yüksek ve düşük oranlı vergi sistemlerine sahip ülkeler arasında vergi arbitrajı için kullanılan bir araç haline gelmiştir. Bu açıdan grup içi şirketler arasındaki borçlanma yoluyla finansman, uluslararası vergi planlaması uygulamalarının önemli bir unsuru olarak görülmektedir[1].
Türkiye’de son dönemde özel kesimin dış borçlanması önemli düzeylere erişmiştir. Çalışmada, özel kesimin dış borçlanmasındaki hızlı artışın ve ulaştığı boyutun Türkiye’nin kurumlar vergisi tabanı üzerinde oluşturduğu risk inceleme konusu yapılmaktadır. Gerek uluslararası alanda gerekse ülkeler düzeyinde finansman giderleri yoluyla ulusal vergi tabanının aşınmasına karşı geliştirilen önlemlere ve bu kapsamda Türkiye’nin durumuna da temas edilmektedir.
- TÜRKİYE’DE ÖZEL KESİMİN DIŞ BORÇLANMA TRENDİ
İşletmelerin finansman kararlarının oluşturulması aşamasında; kârın artırılması, hisse başına düşen getirinin maksimizasyonu, işletmenin devamlılığı, uzun dönemli istikrar, büyüme, işletme ile ilgili tarafların tatminini uyumlaştırma, ortakların refahını artırma gibi pek çok unsur etkili olmaktadır[2]. Bu kapsamda, borçlanmanın ülke içi veya ülke dışı kaynaklardan yapılması tercihinde, kaynak maliyetini azaltma amacıyla döviz kurlarından kaynaklı nedenler öne çıkmaktadır. Türkiye’de uzun yıllar değerli TL nedeniyle yurtdışından borçlanma daha düşük maliyetli ve cazip bir finansman yöntemi olmuştur. Ayrıca, artan yabancı sermaye yatırımları sonucu yabancı sermayeli şirketlerin artması da özel kesimin yurtdışı finansman kaynaklarına yönelmesinde etkide bulunmuştur. Tüm bu nedenlerin etkisi ile özel kesimin dış borçlarında özellikle 2000’li yıllardan itibaren hızlı bir artış trendinin yaşanması söz konusudur.
Aşağıda, borçlanan kesimlere göre dış borçlanma rakamlarına yer verilmiştir. Söz konusu verilerden, dış borçlanmanın genel seyri ile kamu ve özel kesim açısından ne şekilde gerçekleştiği net bir şekilde görülmektedir.
Tablo 1: Türkiye’nin Brüt Borç Stoku, Borç Stokunun Kamu, TCMB ve Özel Sektör Dağılımı (1995-2015) (Milyon ABD Doları)
YILLAR | KAMU | TCMB | ÖZEL KESİM | TÜRKİYENİN BRÜT DIŞ BORÇ STOKU | TÜRKİYE BRÜT BORÇ STOKU/GSYH (%) | ÖZEL KESİM DIŞ BORÇLARI/TÜRKİYE BRÜT DIŞ BORÇ STOKU (%) |
1995 | 42.003 | 12.171 | 21.774 | 75.948 | 33,6 | 28,7 |
1996 | 40.192 | 12.381 | 26.725 | 79.299 | 32,6 | 33,7 |
1997 | 39.068 | 11.765 | 33.523 | 84.356 | 33,2 | 39,7 |
1998 | 41.339 | 12.986 | 42.026 | 96.351 | 35,6 | 43,6 |
1999 | 44.107 | 11.006 | 48.011 | 103.123 | 41,7 | 46,6 |
2000 | 50.081 | 14.090 | 54.431 | 118.602 | 44,7 | 45,9 |
2001 | 47.129 | 24.351 | 42.112 | 113.592 | 57,7 | 37,1 |
2002 | 64.533 | 22.003 | 43.060 | 129.596 | 56,2 | 33,2 |
2003 | 70.844 | 24.373 | 48.945 | 144.161 | 47,3 | 34,0 |
2004 | 75.668 | 21.410 | 64.061 | 161.139 | 41,3 | 39,8 |
2005 | 70.411 | 15.425 | 84.906 | 170.742 | 35,5 | 49,7 |
2006 | 71.587 | 15.678 | 120.829 | 208.093 | 39,5 | 58,1 |
2007 | 73.525 | 15.801 | 160.670 | 249.996 | 38,5 | 64,3 |
2008 | 78.334 | 14.066 | 188.541 | 280.942 | 37,9 | 67,1 |
2009 | 83.513 | 13.162 | 172.272 | 268.948 | 43,6 | 64,1 |
2010 | 89.110 | 11.565 | 191.368 | 292.043 | 39,9 | 65,5 |
2011 | 94.280 | 9.334 | 200.317 | 303.931 | 39,3 | 65,9 |
2012 | 104.023 | 7.088 | 227.931 | 339.042 | 43,1 | 67,2 |
2013 | 115.944 | 5.234 | 268.004 | 389.183 | 47,3 | 68,9 |
2014 | 117.679 | 2.484 | 282.278 | 402.441 | 50,3 | 70,1 |
2015* | 113.293 | 2.110 | 277.408 | 392.812 | 49,4 | 70,6 |
*2015 Birinci çeyrek rakamıdır.
Kaynak : Hazine Müsteşarlığı[3]
Yurtdışı finansman tercihi sonucunda özel kesimin dış borçlarının hem tutar hem de Türkiye’nin toplam dış borçları içindeki payı anlamında hızla büyümesi söz konusu olmuştur. 1995 yılında Türkiye’nin toplam brüt borç stoku 75.9 milyar dolar iken özel kesimin dış borçları 21.7 milyar dolar seviyesindedir. Özel kesim borçlarının Türkiye’nin toplam brüt borçları içindeki payı ise sadece yüzde 28,7’dir. 2015 yılına gelindiğinde ise, özel kesimin dış borç stoku 1995 yılına göre 12.8 kat artmış; toplam dış borçlar içindeki oranı ise rekor seviye olan %70,6’ya ulaşmıştır.
III. ŞİRKETLERİN KAYNAK YAPISI VE VERGİ TABANINA ETKİSİ
Türkiye’de özel kesimin kaynak yapısına ilişkin kapsamlı verilere ulaşmak güçtür. Bu nedenle, çalışmada İstanbul Sanayi Odası tarafından her yıl yayımlanan Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu isimli çalışmalardaki verilerden yararlanılmıştır. 500 Büyük Sanayi Kuruluşu içindeki özel kuruluşların kaynak yapısında yıllar itibariyle meydana gelen değişime işaret eden temel rasyolara aşağıda yer verilmiştir.
Tablo 2: 500 Büyük Sanayi Kuruluşu İçindeki Özel Kuruluşların Kaynak Yapısı (%)
2010 | 2011 | 2012 | 2013 | |
Kısa Vadeli Borçlar/Toplam Varlıklar | 36,8 | 39,7 | 37 | 38,5 |
Uzun Vadeli Borçlar/Toplam Varlıklar | 17,6 | 18,7 | 20,3 | 22,6 |
Toplam Borçlar/Toplam Varlıklar | 54,4 | 58,4 | 57,3 | 61,3 |
Özkaynak/Toplam Varlıklar | 45,6 | 41,6 | 42,7 | 38,9 |
Toplam Borçlar/Özkaynak | 119,2 | 140,7 | 134,1 | 157,1 |
Kaynak: İSO, 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2013, İstanbul Sanayi Odası, İstanbul, 2014, s. 34, 41.
Yukarıdaki verilerden, özel kesim sanayi kuruluşlarında borçların gerek toplam varlıklara gerekse özkaynaklara oran açısından önemli düzeylere eriştiği görülmektedir. Toplam borçların özkaynaklara oranı 2010 yılında yüzde 119,2 seviyesinden 2013 yılında yüzde 157,1 seviyesine çıkmıştır. Buna paralel olarak, toplam varlıklar içinde öz kaynakların oranında ciddi düşüşler söz konudur.
Borçların ne kadarının yurtiçinden, ne kadarının ise yurtdışından sağlandığına ilişkin verilere söz konusu yayınlarda yer verilmemiştir. Ancak “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2013” isimli çalışmada, borçların önemli bir kısmının döviz karşılığı olduğu ve döviz kurlarında yaşanan artışlar ile birlikte mali borçların TL karşılıklarının da büyümesi nedeniyle, borçların özkaynağa oranının önemli ölçüde yükseldiği bilgisine yer verilmiştir[4]. Bu bilgiden hareketle, borçlanmada yurtdışı kaynakların ağırlıklı bir yer işgal ettiği anlaşılmaktadır.
Borç rakamları ve rasyolarındaki yükselmeler şirketlerin karlılığını ve vergi matrahlarını olumsuz etkileyen, dolayısıyla Türkiye’nin kurumlar vergisi tabanını aşındıran bir unsur haline gelmiştir. Nitekim, 500 Büyük Sanayi Şirketi’nin finansman giderleri toplamı 2012 yılında 8,6 milyar TL iken 2013 yılında yüzde 223 artışla 19,2 milyar TL’ye ulaşmıştır. 2013 yılında 2012 yılına göre finansman öncesi kar yüzde 26 artış göstermiş olmasına rağmen, finansman giderlerinin yüksekliği nedeniyle 2013 yılında dönem kârı bir önceki yıla göre yüzde 8,5 azalmıştır.
Sınırlı verilerle yapılan analizler çerçevesinde dahi, özel kesimin kaynak yapısındaki değişimin ulusal vergi tabanı üzerinde doğrudan etkisi olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Özellikle borçlanmanın yurtdışı kaynaklardan sağlanması, ulusal vergi tabanını aşındıran bir etkiye sahiptir.
- FİNANSMAN GİDERİ YOLUYLA ULUSAL VERGİ TABANININ AŞINMASINI ÖNLEMEYE YÖNELİK TEDBİRLER: DÜNYA VE TÜRKİYE
Şirketlerin finansman yapısı ve borç rasyolarındaki yükselme nedeniyle ülke vergi tabanı üzerindeki etkisi pek çok ülkede ve OECD bünyesinde bazı tedbirleri gündeme getirmiştir. Bu kapsamda Almanya’da finansman giderlerinin indirimini kısıtlayan faiz bariyeri (interest barrier) adı verilen düzenlemeler 2008 yılında uygulamaya konulmuştur. Almanya’da uygulamaya konun faiz bariyerinin temel amaçlarından birisi, çok uluslu şirketlerin sınıraşan grup içi borçlanmalarının vergisel amaçlarla kötüye kullanılmasının önüne geçmektir[5]. İtalya da Almanya’ya benzer bir sistem öngörmüştür. ABD ve Japonya’da kazanç aşındırıcı işlemlere ilişkin önlemler (earning stripping rules) şeklinde düzenlemeler yapılmıştır. Pek çok ülkede de borç/özkaynak rasyosunu esas alan sistemler uygulamaya konulmuştur.[6]
Çok uluslu şirketlerin ülke vergi mevzuatları arasındaki farklıları kullanmak suretiyle vergi planlaması yoluyla kârlarını daha düşük veya hiç vergi olmayan ülkelere kaydırmalarını önlemeye yönelik uluslararası çözüm arayışının bir sonucu olan OECD Matrah Aşındırma ve Kar Aktarımı (Base Erosion and Profit Shifting – BEPS) Eylem Planının[7] 4 No.lu Eylemi, finansman giderleri yoluyla matrah aşındırılmasının önlenmesine ilişkin önlemleri içermektedir. Dolayısıyla, konu OECD’nin de yakın takibinde bulunmaktadır.
OECD üyesi olan Türkiye, gerek OECD bünyesindeki çalışmalar gerekse pek çok ülkede gündeme gelen finansman giderlerine kısıtlama getiren düzenlemelere kayıtsız kalamamıştır. Nitekim Türk vergi sisteminde, Gelir Vergisi Kanununun 41. maddesinin 9. bendi ile Kurumlar Vergisi Kanununun 11. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (i) bendinde, yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelere yönelik finansman gider kısıtlamasına ilişkin hükümlere yer verilmiştir. 6322 sayılı Kanun[8] ile 1.1.2013 tarihinden itibaren uygulanmak üzere ihdas edilen söz konusu düzenlemeler, kanunen kabul edilmeyecek finansman gider oranını belirlemeye ilişkin Bakanlar Kuruluna verilen yetkinin kullanılmamış olması nedeniyle hayata geçirilememiştir. Dolayısıyla, finansman giderleri nedeniyle vergi tabanındaki aşınma konusunda Türkiye’de düzenleme yönünde bir adım atılmış, ancak uygulama safhasına geçilememiştir.
- SONUÇ
Türkiye’de özel kesimin dış borçlanması, hem hacim hem de Türkiye’nin dış borçlarına oran olarak önemli boyutlara ulaşmıştır. İşletmeler ve genel ekonomi için bazı riskler oluşturan yüksek borçlanmaya dayalı sermaye yapısı, borçlanmanın artan dış kaynak kompozisyonu nedeniyle ulusal vergi tabanı açısından da tehdit oluşturmaktadır. Pek çok ülkede ve OECD bünyesinde, dış borçlanma kaynaklı borçlanmanın ulusal vergi tabanı üzerindeki olumsuz etkisi ile mücadeleye yönelik önlemlerin gündeme geldiği ve hayata geçirildiği görülmektedir.
Türkiye’de finansman gider kısıtlaması konusunda uygulaması güç, nispeten karmaşık ve etkisi ise sınırlı olabilecek kısmi bir adım atılmış; ancak hayata geçirilememiştir. Hayata geçirilemeyen finansman gider kısıtlaması düzenlemesi bu alanda pek çok ülkedeki yenilikçi uygulamalara göre geliştirilmesi gereken niteliktedir. Bu nedenle, söz konusu düzenlemeye hayatiyet verecek adımlar atmak yerine (BKK ile oran belirleme), uygulaması daha basit ancak etkinliği yüksek, özellikle ulusal vergi tabanındaki aşınmayı önlemeyi hedefleyen ve önceleyen, uluslararası iyi uygulama örneklerini dikkate alan yeni bir düzenlemenin yapılmasının daha uygun bir tercih olacağı değerlendirilmektedir.
[1] Kollruss, T. (2010), “Tax Optimal Cross-Border Debt Financing under the New German Thin Capitalization Rule (German Interest Barrier)”, Investment Management and Financial Innovations, 7(2), 87-88, http://www.businessperspectives.org/journals_free/imfi/imfi_en_2010_02_Kollruss.pdf , s. 87.
[2] E. J. McLaney, Business Finance: Theory and Practice, Prentice Hall/Financial Times, 2009, ss. 21-24.
[3] https://www.hazine.gov.tr/tr-TR/Istatistik-Sunum-Sayfasi?mid=120&cid=12 (Erişim, 08.09.2015)
[4] İSO, Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2013, İstanbul Sanayi Odası, İstanbul, Haziran 2014, s. 101.
[5] Dreßler, D. & Scheuering, U., 2012. Empirical Evaluation of Interest Barrier Effect. basım yeri bilinmiyor:ZEW Discussion Paper http://ftp.zew.de/pub/zew-docs/dp/dp12046.pdf , s. 30., Weichenrieder, A. J. & Windischbauer, H., 2008. Thin Capitalization Rules and Company Responses Experience from German Legistlation. basım yeri bilinmiyor:CESIFO Working Paper No. 2456.
[6] Webber, S. (2010), “Thin Capitalization and Interest Deduction Rules: A Worldwide Survey”, Tax Notes International, 682-708.; Report to the Congress on Earnings Stripping, Transfer Pricing and US Income Tax Treaties, Department of the Treasury, November 2007.
[7] http://www.oecd.org/ctp/BEPSActionPlan.pdf (Erişim, 08.09.2015)
[8]31.05.2012 tarih ve 6322 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 15.06.2012 tarih 28324 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Categories: KURUMLAR VERGİSİ, VERGİ POLİTİKASI