EKONOMİK GÜVENLİK

Ekonomik Güç-Savunma Harcamaları İlişkisi

Ulusal güvenlik ile ekonominin en önemli etkileşim alanlarından birisi askeri harcamalara ilişkindir. Çünkü bir ülkenin dış tehditlere karşı savunulmasında en etkili geleneksel araç, askeri güçtür.  Ekonomik ve bilimsel gelişme düzeyi ne olursa olsun, her dönemde ulusal gelirden ne kadarının askeri amaçlar için kullanılması gerektiği tartışma konusudur (Kennedy, 1990:633).

Askeri güvenlik alanına aktarılan kaynak miktarı, bunların verimliliği, fayda-maliyet boyutu, yüksek savunma harcamalarının ekonomik yapı tarafından sürdürebilirliği, ülkenin savunma sanayi altyapısı ve teknolojisi gibi unsurlar askeri güvenlik ekonomisi kapsamında değerlendirilmektedir.  (Dent, 2007:206-207)

Savunma harcamaları için ayrılan kaynak miktarı, ülke ekonomisinin gücüne ve bu gücün sürekliliğine bağlıdır (Kennedy, 1990:XVI). Nispi olarak düşük ekonomik performans, ülkenin askeri savunma kapasitesini zayıflatan bir unsurdur. (Cable, 1995:307). ABD, kendisinden sonra gelen on ekonominin savunma harcamaları toplamından daha fazla harcama yapmakta, 2013 yılında ülke milli gelirinin %,8’ine tekabül eden 640 milyar dolarlık kaynağı bu alana ayırmaktadır. Bu büyüklükte bir harcama, ancak büyük bir ekonomiye sahip olmayı gerektirmektedir. Çin’in, ekonomisindeki büyümeye paralel, bazı yıllarda ise büyümenin üzerindeki bir orana denk gelen tutarı askeri harcamaya ayırdığı görülmektedir.

Ateşoğlu (2008:39) tarafından 23 ülke için yapılan karşılaştırmalı regresyon analizinde askeri güç, ekonomik güç ve nüfus arasındaki ilişki incelenmiş; istatiksel olarak ekonomik güç ile askeri güç arasında pozitif ve önemli bir ilişkinin varlığı tespit edilmiştir. Ekonomik güçteki bir milyar dolarlık artışın askeri güçte 34 milyon dolarlık bir güç artışına yol açtığı sonucuna ulaşılmıştır.

Tablo 1: Ülkelerin Askeri Harcamalarının Milli Gelirlerine Oranı (1988-2013) ile 2013 Yılı İçin Harcama Miktarları

Sıra No Ülke 1988 1989 1990 1995 2000 2005 2010 2013 Harcama  (2013, Milyon $)
1 ABD 5,7 5,5 5,3 3,8 3,1 4 4,8 3,8 640,221
2 Çin 2,6 2,6 1,7 1,8 2 2,1 2 188,460
3 Fransa 3,6 3,5 3,4 3 2,5 2,5 2,4 2,2 61,228
4 İngiltere 4,1 4 3,9 3 2,4 2,4 2,5 2,3 57,891
5 Rusya 15,8 14,2 12,3 4,4 3,7 3,7 3,8 4,1 87,837
6 Almanya 2,9 2,8 2,8 1,6 1,5 1,4 1,4 1,4 48,790
7 Japonya 1 0,9 0,9 1 1 1 1 1 48,604
8 İtalya 2,3 2,3 2,1 1,7 2 1,9 1,8 1,6 32,657
9 S.Arabistan 15,2 13,4 14 9,3 10,6 8 8,6 9,3 66,996
10 Hindistan 3,6 3,5 3,2 2,7 3,1 2,8 2,7 2,5 47,398
15 Türkiye 2,9 3,1 3,5 3,9 3,7 2,5 2,4 2,3 19,085

Kaynak: SIPRI (Stockholm International Peace Research Institute) Askeri Harcamalar Veri Tabanından yararlanılarak hazırlanmıştır. (http://www.sipri.org/research/armaments/milex/milex_database Erişim 13.11.2014).

Yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere, savunma harcamaları gerek milli gelire oran ve gerekse miktar olarak önemli büyüklüklere sahiptir. Bu harcamaların makroekonomik etkilerini net bir şekilde ölçmek ve tahmin etmek güç olmakla birlikte, kısa dönemde milli gelir artışına katkı sağladıkları ancak uzun dönemde etkilerinin negatif olduğu söylenebilir. Büyük miktarlı askeri harcamalar sermaye ve işgücünün daha üretken bir alandan daha az üretken bir alana aktarılması anlamına gelmektedir.  Askeri harcamalarla ilgili bir diğer sorun, etkinliktir. Bir ekonomi mevcut teknoloji ve kaynaklar seti ile üretimini maksimize ettiğinde verimlidir. Askeri alana yapılacak büyük miktarlı yatırımlar nedeniyle ekonominin yeterince verimli bir şekilde fonksiyon icra etmesi engellenmiş olmaktadır. Bunda kamu harcamaları içinde askeri harcamaların tüketim yönünün ağırlıklı olmasının etkisi vardır. Askeri harcamaların sadece çok küçük bir kısmı Ar-Ge harcamalarına ayrılmaktadır. (Brück, 2004:14).

Ülkelerin güvenlik önceliği nedeniyle ekonomik gelişmeyi ikinci plana atması ve kaynakların büyük bölümünün bu alana ayrılması uzun dönemde ülke için önemli güvenlik sorunlarını beraberinde getirmektedir. 2004 yılında düşük gelirli ülkeler, bütçelerinin ortalama %15,6’sını askeri harcamalara ayırmışlardır. Pakistan, Eritre ve Suriye gibi ülkelerde askeri harcamaların bütçe büyüklüğü, sağlık ve eğitim harcamaları toplamından daha yüksektir. Askeri harcamaların merkezi yönetim harcamaları içindeki payı ise, 2004 yılında Umman’da %45, Pakistan’da %28,1, Ürdün’de %24 ve Etiyopya’da %21 düzeyindedir. (Martens, 2007:30).

Ülkenin üretim gücünün önemli bir payının verimsiz silahlanma harcamalarına ayrılması, ülkenin ekonomik tabanını aşındırma riskini bünyesinde barındırmaktadır. (Kennedy, 1990:636). Savunma harcamalarının yüksekliği azgelişmiş ülkelerde kaynakların verimsiz alanlara aktarılması nedeniyle ekonomik büyüme ve refahın önünde engeldir. Uzun vadede çok büyük ekonomiler için dahi yüksek savunma harcamaları gerek ekonomi, gerekse ulusal güvenlik açısından tehdit oluşturabilmektedir. SSCB buna örnek verilebilir. Soğuk Savaş dönemi boyunca milli gelirinin ortalama %15’ini savunma harcamalarına ayıran SSCB ekonomisi önemli sıkıntılar içine girmiş, ekonomi alanındaki başarısızlıklar, askeri ve siyasi alandaki çöküşleri de hızlandırmıştır (Neu ve Wolf, 1994:3).

Ulusal güvenlik ekonomi ilişkisinin diğer bir boyutu, savunma sanayi ve teknolojisini üretme güç ve kabiliyeti ile ilgilidir.  Günümüzde askeri güç önemli ölçüde teknolojik imkânlarla doğru orantılı hale gelmiştir.  Askeri gücün etkili bir şekilde varlığını devam ettirebilmesi, endüstriyel ve teknolojik kapasitesinin sürdürülmesine, gerekli araç ve ekipmanın süresinde sağlanabilmesine bağlıdır. Özellikle kritik askeri teknolojide dışa bağımlılık ülkenin askeri gücünü önemli ölçüde zafiyete uğratacak bir unsurdur. Bu açıdan savunma teknolojisinde dışarıya bağımlılık bazı ülkelerde önemli bir ekonomik güvenlik sorunu olarak görülmektedir. (Cable, 1995:306). ABD’nin özellikle stratejik askeri teknolojik yenilikler alanındaki kontrolünü kaybetmesi önemli bir ekonomik güvenlik sorunu olarak ele alınmaktadır. Körfez Savaşı sırasında uçaklarda kullanılan akıllı bomba ve diğer silahların elektronik parçalarının temininde Japonya’ya bağımlı olmak, ABD’de güvenlik kaygılarının artmasına neden olmuştur. (Dalby, 1997:13).

Hem ticari hem de askeri amaçla kullanılabilen çift-kullanımlı (dual-use) teknoloji alanlarının artması savunma sanayi ve teknolojisi alanına yeni bir boyut eklemiştir.  Ulusal güvenliğe uzun vadeli, stratejik ve entegre güvenlik (integrated security) anlayışı ile bakan ülkelerin ticari ve askeri amaçları uyumlaştıran sanayi stratejisi uyguladıkları görülmektedir. Örneğin ABD’de özellikle lojistik, hava taşımacılığı ve sağlık alanındaki askeri çalışmalar aynı zamanda özel kesim tarafından ticari amaçlarla kullanılmaktadır. Özel hava araçları üreten firmalar büyük askeri nakliye uçağı geliştirmek için sübvanse edilmekte, bu kapsamda yapılan çalışmalar sonucu elde edilen teknoloji aynı zamanda büyük yolcu uçaklarının geliştirilmesinde de kullanılmaktadır. (Neu ve Wolf, 1994:72).

Savunma sanayi, ülkenin güç unsurlarından biri olduğu gibi, aynı zamanda gücün önemli bir sonucudur. Davutoğlu’na göre, savunma sanayi stratejisi, nüfus faktörünün kalkınma stratejisi ile tutarlı bir şekilde optimum bir tarzda kullanıma sokulması sonucunda ortaya konabilir. Savunma sanayini belirleyen unsurlar: ekonomik, teknolojik ve askeri kapasitedir. Ekonomik kalkınma stratejisini savunma ihtiyaçları ile uyumlu ve bütünlük içinde gerçekleştiremeyen bir ülkenin savunma sanayisi alanında, genel ekonomik dengelerden bağımsız bir şekilde atılımlar yapabilmesi mümkün değildir. (Davutoğlu, 2007:38).

Savunma sanayinin dış ticaret unsuru olarak kullanılması durumunda ekonomik etkileri olumlu hale gelebilmektedir. Silah ihracatı, askeri teknoloji alanında gerekli teknolojik uzmanlığın sürdürülmesi ve artırılmasına da katkıda bulunmaktadır. Dünya silah pazarı ABD, Rusya, Fransa, Çin ve İngiltere’nin elindedir. ABD 1980’lerde bu pazarın yüzde 25 ine sahip iken 1990’lı yıllarda 50 milyar dolara ulaşan silah pazarının yüzde 50’sini elinde bulundurmaktadır. (Neu ve Wolf, 1994:73).

 

 

KAYNAKLAR:

Ateşoğlu, H. Sönmez, (2008), “National Power of Turkey and Other Powers in the Region”, European Security, 17: 1, 33-45

Brück, Tilman, (2004), An Economic Analysis of Security Policies, Berlin: German Institute for Economic Research- Discussion Papers 456.

Cable, Vincent, (1995), “What is International Economic Security?”, International Affairs, C. 71, S. 2 (April), ss. 305-324.

Dalby, Simon, (1997), “Contesting an Essential Concept: Reading the Dilemmas in Contemporary Security Discourse”, Keith Krause ve Michael C. Williams (Eds.), Critical Security Studies, Minnesota: University of Minnesota Press, ss. 3-32.

Davutoğlu, Ahmet, (2007), Stratejik Derinlik, 22. Baskı, İstanbul: Küre Yayınları.

Dent, Christopher M., (2007), “Economic Security”, Alan Collins (Der.), Contemporary Security Studies, Oxford: Oxford University Press, ss. 204-222.

Kennedy, Paul, (1990), Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri-1500’den 2000’e Ekonomik Değişme ve Askeri Çatışmalar (Çev. Birtane Karanakçı), Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Martens, Jen, (2007), The Precarious State of Public, Global Policy Forum. http://www.taxjustice.net/cms/upload/pdf/martens_precarious_finance__2007.pdf  (Erişim Tarihi: 03.02.2011).

Neu, Carl. R. ve Wolf, Jr. Charles, (1994), The Economic Dimension of National Security, Santa Monica: RAND.

 

23.03.2017

Dr. Hasan AYKIN