Dr. Hasan AYKIN
Giriş
Birleşmiş Milletler uluslararası güvenlik için önemli bir tehdit oluşturan uyuşturucu ticareti ve sınır aşan organize suç örgütleri ile mücadele kapsamında kara para aklama ile mücadeleye ayrı bir önem vermektedir. Bu kapsamda Birleşmiş Milletler inisiyatifinde gerçekleştirilen Viyana ve Palermo Konvansiyonları aklama ile mücadelede önemli adımlardır. Birleşmiş Milletler söz konusu Sözleşmeler dışında da çeşitli şekillerde aklama ile mücadele konusunda rol oynamaktadır. Aşağıda bu hususlar özetlenmektedir.
Viyana Konvansiyonu
Viyana Konvansiyonu olarak anılan Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi 19 Aralık 1988 tarihinde imzaya açılmış ve Kasım 1990 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sözleşmenin girişinde aşağıdaki hususlara vurgu yapılmıştır:
- Bireylerin sağlık ve refahını ciddi bir biçimde tehdit eden ve toplumun ekonomik, kültürel ve siyasal temellerine zararlı etkileri olan uyuşturucuve psikotrop maddelerin yasadışı üretimi ve talebi ile kaçakçılığının yaygın boyutlarından ve gösterdiği artıştan derin endişe kaynağıdır.
- Ölçülemeyecek boyutlara ulaşan bir tehlike oluşturan uyuşturucuve psikotrop madde kaçakçılığının sürekli bir şekilde toplumdaki çeşitli gruplar içinde gittikçe yaygınlaşmakta olmasından ve özellikle çocukların dünyanın birçok bölgesinde bir uyuşturucu madde tüketici pazarı olarak sömürülmesi ve uyuşturucu ve psikotrop maddelerin yasadışı üretim, dağıtım ve ticaretinde kullanılması endişeye neden olmaktadır.
- Devletlerin yasal ekonomilerinin temellerini çökerten ve egemenlik, güvenlik ve istikrarını tehdit eden kaçakçılık ile diğer benzer örgütlü suçlararsında bağ bulunmaktadır.
- Kaçakçılığın, ortadan kaldırılması amacıyla, ivedi önlemler alınmasını ve birincil öncelik verilmesini gerektiren uluslararası bir suçtur.
- Kaçakçılığın ülkeler ötesi suç örgütlerinin Devletin yapısına, yasal mali ve ticari faaliyetlere ve topluma her düzeyde nüfuz etmesine, bozmasına, yoldan çıkarmasına imkan veren büyük mali kâr ve servet sağlamaktadır.
- Sözleşmeye taraf ülkeler kaçakçıları bu suçlarından sağladıkları kazançlardan mahrum ederek, kaçakçılık yapmalarına neden olan temel saiki böylece ortadan kaldırmaya kararlıdırlar.
- Uyuşturucu ve psikotrop maddelerin kötüye kullanılması sorununun temelinde yatan nedenleri ve özellikle bu maddelere olan yasadışı talebi ve kaçakçılığından elde edilen büyük kazançları ortadan kaldırmak amaçlanmaktadır.
- Kaçakçılığın ortadan kaldırılmasının tüm Devletlerin ortak sorumluluğunda bulunduğuna ilişkin ve bu amaçla uluslararası işbirliği çerçevesinde eşgüdümlü bir eylem gereklidir.
- Kaçakçılığı oluşturan uluslar arası suç nitelikli eylemlerin önlenlmesi amacıyla, cezai konularda uluslar arası işbirliğine olanak: sağlayan etkin hukuki olanakların güçlendirilmesi ve geliştirilmesi önemlidir.
Sözleşmenin girişinde yapılan vurgularda, yasadışı uyuşturucu ve psikotrop maddelerin kaçakçılığının ulaştığı boyutun oluşturduğu tehlikenin büyüklüğü, bununla mücalede için uluslararası işbirliğinin önemi ve mücadelede kaçakçıları elde ettikleri menfeattan (kara paradan) mahruk etme hususları özellikle öne çıkmaktadır.
Sözleşme, uyuşturucu ve psikotrop madde kaçakçılığının uluslararası boyutu bulunan değişik yönleri daha etkin bir biçimde mücadele etmelerini sağlayabilmek için Taraflar arasındaki işbirliğini artırmayı amaçlamaktadır (Md.2).
Sözleşmede öncül suç veya karapara tanımı yapılmamaktadır. “Suçlar ve Yaptırımlar” başlıklı 3 üncü maddede taraf ülkelere Sözleşmede sayılan fiillerin suç olarak ihdas edilmesi yükümlülüğü getirilmektedir. Anılan maddenin birinci fıkrasının (a) alt bendinde aklama açısından “öncül suç” olarak nitelendirebileceğimiz uyuşturucu ve psikotrop maddelerinin üretim, satış, ithal ihraç gibi pek çok yönünü içerecek suçlar sayılmaktadır. Maddenin birinci fıkrasının (b) alt bendi ile (c) alt bendinin (i) başlıklı paragrafında bugün literatürde aklama suçu olarak isimlendirebileceğimiz suça kaynaklık eden fiiller sıralanmaktadır. Bu fiiller aşağıdaki gibidir:
- Bir malvarlığının sözleşmede sayılan suçlardan birinden veya bu suçlara iştirakten kaynaklandığını bilerek, malvarlığının yasadışı kaynağının gizlenmesi, olduğundan farklı gösterilmesi veya suçun işlenmesine karışmış kişinin eylemlerinin yasal sonuçlarından kaçmasına yardımcı olmak amacıyla malvarlığının başka bir malvarlığına dönüştürülmesi veya devredilmesi,
-Sözleşmede sayılan suçlardan birinden veya bunlardan birine iştirakten kaynaklandığını bilerek, malvarlığının gerçek niteliğinin, kaynağının, yerinin, hareketinin, gerçek sahibinin gizlenmesi ya da olduğundan farklı gösterilmesi,
-Anayasa ilkeleri ve ülkelerin hukuk sisteminin temel kavramları saklı kalarak, Sözleşmede sayılan suçlardan ya da bu suçlara iştirakten kaynaklandığını bilerek, bu malvarlığının edinilmesi, sahip olunması ya da kullanılması.
Sözleşmede ayrıca sayılan suçlarla etkin mücadele ve uluslararası işbirliğine ilişkin, müsadere, suçluların iadesi, adli yardımlaşma, kontrollü teslimata ilişkin hükümler yer almaktadır.
Türkiye sözleşmenin imzaya açılışından bir gün sonra 20.12.1988 tarihinde sözleşmeyi imzalamıştır. Sözleşmenin onaylanmasının uygun bulunmasına ilişkin 22.11.1995 tarih ve 4136 sayılı Kanun 25.11.1995 tarih 22474 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Sözleşme 16.01.1996 tarih 96/7801 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanmıştır.
Palermo Konvansiyonu
Palermo Konvansiyonu olarak anılan, Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi organize suçlarla mücadele öngören ilk uluslararası düzenlemedir. 15 Kasım 2000’de BM Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş, 12-15 Aralık 2000 tarihinde de Palermo[1]’da imzaya açılmıştır.
Sözleşmenin amacı, sınıraşan örgütlü suçların önlenmesi ve daha etkili bir şekilde mücadele edilmesi için işbirliğini geliştirmektir. (Md. 1). Sözleşmede, suç geliri, öncül suç, kontrollü teslimat, malvarlığı kavramları sözleşme açısından aşağıdaki gibi tanımlanmıştır (md.2):
“Suç geliri” suç teşkil eden yasadışı bir eylemden kaynaklanan veya doğrudan veya dolaylı olarak elde edilen herhangi bir malvarlığını ifade eder.
“Malvarlığı” gerek maddi gerek gayri maddi, taşınır veya taşınmaz, somut veya soyut her türlü varlık ve bu tür varlıklara ilişkin tasarruf hakkını veya ayni hakkı tevsik eden yasal belgeler veya araçlardır.
“Öncül suç”, işlenmesi sonucunda elde edilen gelir, bu Sözleşmenin 6’ıncı maddesinde tanımlanan suçun konusu olabilecek herhangi bir yasadışı eylem anlamına gelir.
“Kontrollü teslimat“, bir suçun soruşturulması ve suçun icrasında yeralan kişilerin kimliklerinin tespiti amacıyla, yetkili makamların bilgisi ve gözetimi altında, yasadışı veya şüpheli sevkiyatın bir veya daha fazla devletin sınırlarından dışarı çıkmasına, içinden geçmesine veya içeri girmesine müsaade edilmesi yöntemidir.
Sözleşmede sınıraşan örgütlü suçlarla mücadelenin etkinliğini artırmak için aşağıdaki hususların öne çıkarıldığını görmek mümkündür:
- Tüm ülkelerde bazı fiillerin suç haline getirilmesi istenilmektedir. Bu fiiller aşağıdaki gibidir:
- Örgütlü bir suç grubuna katılmanın suç haline getirilmesi (md. 5),
- Suç gelirlerininaklanmasının suç haline getirilmesi (m. 6),
- Yolsuzluğunsuç haline getirilmesi (md.
- Adaletin engellenmesinin suç haline getirilmesi (md. 23).
- Etkin uluslararası yardımlaşma ve işbirliği
- Müsadereamacıyla uluslararası işbirliği (md. 13),
- Suçluların iadesi (md. 16),
- Hükümlülerin nakli (md. 17)
- Adli yardımlaşma (md. 18)
- Ortak soruşturmalar (md. 19)
- Örgütlü suçla mücadeleye ilişkin araçlar:
- Kara paraaklamayla mücadele önlemleri (md. 7),
- Yolsuzluğakarşı önlemler (md. 9),
- Tüzel kişilerin sorumluluğu (md. 10),
- Özel soruşturma yöntemleri (md 20),
- Tanıkların korunması (md. 24),
- Mağdurlara yardım ve koruma sağlama (md. 25),
- Örgütlü suçun mahiyetine ilişkin bigilerin toplanması, değişimi ve analizi (md 28),
- Önleme (md. 31)
Sözleşmede kara para aklama ile mücadele önlemleri 7. Maddede düzenlenmiştir. Buna göre, her Taraf Devlet:
(a) Kara para aklamanın her biçimini önlemek ve tespit etmek için, kendi yetkisi dahilinde, bankalar ve bankalar dışındaki mali kuruluşlar ve gerektiğinde, özellikle kara para aklamaya müsait diğer kurumlar için kapsamlı bir iç düzenleyici ve denetleyici sistem oluşturacaktır; bu sistem kimlik tespiti, kayıt tutulması ve şüpheli işlemlerin bildirilmesi ihtiyaçlarına cevap verecektir.
(b) Bu Sözleşmenin 18. ve 27. madde hükümleri saklı kalmak koşuluyla, (iç hukuk uyarınca uygun olduğu takdirde adli merciler de dahil) kara para aklamayla mücadeleye hasredilmiş, idari, düzenleyici, kanun uygulayıcı makamların yanısıra diğer makamların, kendi iç hukuklarınca öngörülen koşullar çerçevesinde, ulusal ve uluslararası düzeyde işbirliği yapmak ve bilgi değişiminde bulunmak imkan ve yetkisine sahip olmalarını sağlayacak ve bu amaçla, muhtemel kara para aklamaya ilişkin bilginin toplanması, analizi ve iletilmesi için ulusal bir merkez olarak hizmet verecek bir mali istihbarat biriminin kurulması ihtiyacını değerlendirecektir.
- Taraf Devletler, meşru sermayenin dolaşımını herhangi bir şekilde engellemeksizin, bilginin yerinde kullanımını temin etmek kaydıyla, nakdin ve parasal değeri haiz her türlü evrakın sınırlan içindeki dolaşımının denetlenmesi ve izlenmesi için makul önlemlerin uygulanmasını göz önüne alacaklardır. Bu tür önlemler kişi ve kuruluşların önemli miktarda nakdin ve parasal değeri haiz her türlü evrakın sınırötesi nakline ilişkin bildirimde bulunmaları zorunluluğunu içerebilir.
- Taraf Devletler bu maddeye dayanarak, düzenleyici ve denetleyici bir iç sistem kurarken, bu Sözleşmenin diğer maddelerinin hükümleri saklı kalmak koşuluyla, bölgesel, bölgelerarası ve çok taraflı teşkilatların kara para aklamaya karşı ilgili girişimlerini kılavuz olarak kullanmaya davet olunurlar.
- Taraf Devletler, kara para aklamayla mücadele etmek için, adli, kanun uygulayıcı ve mali yönden düzenleyici merciler arasındaki küresel, bölgesel, altbölgesel ve ikili işbirliğini geliştirmek ve ilerletmek için çaba göstereceklerdir.
Sözleşmede yer alan önemli bir diğer düzenleme ise, organize suç örgütlerine katılma, suç gelirlerinin aklanması, yolsuzluk ve adaletin engellenmesi suçları açısından tüzel kişilerin sorumlu tutulmaları için ülkelerin kendi hukuk ilkelerine uygun önlemleri almasını hüküm altına almasıdır. Tüzel kişilerin sorumluluğu, cezai, medeni veya idari olabilecektir. Tüzel kişilerin sorumluluğu gerçek kişilerin cezai sorumluluğu ortadan kaldırmayacaktır. Sorumlu tutulan tüzel kişiler için öngörülen cezaların parasal müeyyideler de dahil, etkin, orantılı ve caydırıcı olması istenmektedir.
Palermo Konvansiyonu, 13.12.2000 tarihinde imzalanmış, 30.01.2003 tarih ve 4800 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunmuştur. 04.02.2003 tarih ve 2003/5329 sayılı BKK ile onaylanmıştır.
BM Yolsuzluka Mücadele Sözleşmesi
Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi, bu konuda çalışma yapmak üzere özel oluşturulan Komitenin uzun çalışmaları sonucu ortaya çıkmıştır. BM Genel Kurulunda onaylanan 04.12.2000 tarih ve 55/61 sayılı Karar ile oluşturulan bu özel Komite belirli aralıklarla çalışarak BM Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi (United Nations Convention Against Corruption) taslağını oluşturmuştur. Sözleşme 10 Aralık 2003 tarihinde imzaya açılmıştır. Türkiye Sözleşmeyi aynı tarihte imzalanmış ve 18 Mayıs 2006 tarihli ve 5506 sayılı Kanunla da onaylanmıştır. Sözleşme ile yolsuzlukla etkili mücadele için etkin bir uluslararası işbirliği ortamı oluşturulması amaçlanmaktadır.
Sözleşmede:
- Rüşvet (ulusal kamu görevlileri, uluslararası kamu görevlileri ve uluslararası örgüt görevlileri için)
- Zimmet,
- Haksız mal edinme,
- Nüfuz ticareti,
- Görevin kötüye kullanılması,
- Haksız Zenginleşme,
- Özel sektörde rüşvetve zimmet,
Suçları temel yolsuzluk suçları olarak Sözleşmede yer bulmuştur.
Sözleşmenin girişinde kara para aklamanın örgütlü suçlar, ekonomik suçlar ve yolsuzlukla yakın ilişkisine vurgu yapılmıştır. Sözleşmenin “terimler” başlıklı 2. Maddesinde suç geliri, öncül suç, kontrollü teslimat tanımlarına da yer verilmiştir. Sözlemenin 14 üncü maddesi “Kara para aklama ile mücadele önlemleri” başlığını taşımaktadır. Madde uyarınca her Taraf Devlet;
- a) Kara para aklamanın her biçimini önlemek ve tespit etmek için, kendi yetkisi dâhilinde, para ve kıymetlerin transferi için resmî veya gayriresmî hizmet veren gerçek veya tüzel kişiler dâhil olmak üzere, bankalar ve bankalar dışındaki malî kuruluşlar ve uygun olan hallerde, özellikle kara para aklamaya müsait diğer kurumlar için kapsamlı bir düzenleyici ve denetleyici iç sistem oluşturacaktır. Bu sistem müşterinin ve uygun hallerde, yararlanıcı hesap sahibinin kimliğinin tespitini, kayıt tutulmasını ve şüpheli işlemlerin bildirilmesini zorunlu kılacaktır.
b)Sözleşmenin 46 ncı maddesindeki hükümler saklı kalmak kaydıyla, (iç hukukunca uygun olan hallerde, adlî makamlar da dâhil) kara para aklamayla mücadeleye hasredilmiş idarî makamlar, düzenleyici makamlar, kolluk makamları ve diğer makamların, iç hukukunda öngörülen koşullar dâhilinde, ulusal ve uluslararası düzeyde işbirliği yapma ve bilgi değişiminde bulunma olanağına sahip olmalarını sağlayacak ve bu amaçla, muhtemel kara para aklamaya ilişkin bilginin toplanması, analizi ve dağıtılması için ulusal bir merkez olarak hizmet verecek bir malî istihbarat biriminin kurulmasını değerlendirecektir.
Maddenin ikinci fıkrası uyarınca Taraf Devletler, bilginin yerinde kullanımını temin etmek kaydıyla ve yasal sermayenin dolaşımını herhangi bir biçimde engellemeksizin, paranın ve kıymetli evrakın sınırları içindeki dolaşımının denetlenmesi ve izlenmesi için makul önlemlerin uygulanmasını değerlendireceklerdir. Bu tür önlemler, kişi ve kuruluşların önemli miktarda para ve kıymetli evrakın sınır ötesi nakline ilişkin bildirimde bulunma zorunluluğunu içerebilir.
Maddenin üçüncü fıkrası uyarınca Taraf Devletler, para havale edenler de dâhil olmak üzere, malî kuruluşların aşağıdaki hususları yerine getirmelerini sağlayacak uygun ve makul önlemleri uygulamayı değerlendireceklerdir:
- a) Fonların elektronik transferine ve ilgili mesajlara ilişkin formlara transfer edenle ilgili doğru ve anlamlı bilgi konulması;
- b) Bu bilginin, ödemelerin her aşamasında yer almasının sağlanması; ve
- c) Kaynak hakkında tam bilgi içermeyen fonların transferlerinin sıkı bir incelemeye tâbi tutulması.
Maddenin son fıkrasında ise Taraf Devletlerden, kara para aklamayla mücadele etmek için, adlî makamlar, kolluk makamları ve malî yönden düzenleyici makamlar arasındaki küresel, bölgesel, alt-bölgesel ve ikili işbirliğini geliştirmek ve teşvik etmek için çaba göstermeleri istenilmektedir.
Sözleşme yolsuzlukla mücadele açısından kara para aklama ile mücadeleye yaptıgı vurgu ve aklama ile mücadele kapsamında Taraf Devletlerin almasını istediği önlemler açısından önem taşıyan bir uluslararası metindir.
BM Uluslararası Kara Para Aklama Bilgi Ağı
Birleşmiş Milletler aynı zamanda Uluslararası Kara Para Aklama Bilgi Ağı (International Money Laundering Information Network- IMoLIN) şeklinde internet tabanlı bir ağ ile hükümetleri, organizasyonları ve kişileri aklama ve terörün finansmanı konusunda desteklemeyi amaçlamaktadır.[2]
IMoLIN dünyanın aklama ile mücadelede konusundaki lider organizasyonlarının işbirliği ile hazırlanmıştır. Mevcut yapıda ülkelerin aklama ve terörün finansmanı ile mücadele ile ilgili mevzuatlarına ilişkin bir veri tabanı şeklindedir. Aynı zamanda elektronik kütüphane ve aklama ve terörün finansmanı ile ilgili takvimlendirilmiş faaliyetleri konusunda da bilgi vermektedir. IMoLIN’in bazı özellikleri kamuya açık değil ancak ülke ve uluslararası organizasyonların kullanımına hastır.
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi
Birleşmiş Milletler Uyuşturcu ve Suç Ofisi (United Nationas Office of Drugs and Crime –UNODC) yasadışı uyuşturcu ticareti ve uluslararası suçlarla mücadele konusunda dünyada lider konumdadır. 1997 yılında Birleşmiş Milletler Uyuşturcu Kontrol Programı ve Uluslararası Suç Önleme Merkezinin birleştirilmesi ile oluşturulmuştur. Dünyanın pek çok bölgesindeki ofisleri ile geniş bir ağa sahiptir. Bütçesi ağırlıklı olarak hükümetlerce yapılan gönüllü bağışlarla oluşmaktadır[3].
UNODC’in temel görevi üye ülkeleri uyuşturucu, uluslararası suç ve terörizm konusundaki mücadelede desteklemektir. Milenyum Deklerasyonunda üye ülkelerin özellikle uluslararası suçların her türü ve boyutu ile mücadele için yoğun çaba harcamak olduğu belirtilmiştir.
UNODC Porogramı esas olarak aşağıdaki üç sütun üzerinde şekillenmektedir:
- Üye ülkelerin uyuşturucu, uluslararası suç ve terörizmle mücadele kapasitesini geliştirmeye yönelik teknik bazlı işbirliği yapmak,
- Söz konusu suçlar konusunda bilinci ve suçların anlaşılmasını sağlamaya yönelik araştırma ve analitik çalışmalar yapmak suretiyle politika ve operasyon kararlarına zemin oluşturmak,
- İlgili uluslararası sözleşmelerin ülkelerce onaylanması, iç hukukta gerekli düzenlemelerin yapılması konusunda normatif destek çalışmaları yürütmek.
Gerek uluslararası nitelik arz eden uyuşturucu ve insan ticareti ve benzeri organize sınır aşan suçlar ve bunlardan elde edilen kara paranın aklanması UNODC Programının önemli bileşenlerinden birisidir.
UNODC’un kara para aklama ile ilgili rolu Aklalama ile Mücadele Küresel Programının (Global Programme against Money-Laundering) 1997 yılında kurulması ile birlikte daha da artmıştır. Söz konusu programın yürütülmesinde UNODC’un Kanun Uygulama, Organize Suç ve Kara Para Aklama ile Mücadele, Suç Gelirleri ve Terörün Finansmanı birimleri sorumludur. Program Viyana Konvansiyonu’nun UNODC’a verdiği yetkiye istinaden oluşturulmuştur. Birimlerin yetkileri BM Genel Kurulunda kabul edilen Politik Bildiri ile 1998 yılında daha da artırılmış, böylece birimin yetki alanı sadece uyuşturucu ile ilgili suçlardan tüm ciddi suçları kapsar hale getirilmiştir.
Küresel Programın genel amacı Üye Devletleri kara para aklama ve terörün finansmanı ile mücadele kabiliyet ve kapasitelerini artırmaktır. Ülkeler aklayıcı ve terörü finanse edenlerin tespiti, yasa dışı fonlara el konulması, müsaderesi konusunda teknik yardımlarla desteklenmektedirler.
SONNOTLAR
[1] Palermo Mafya yapılanmalarının yoğunluğu ile ünlü bir İtalyan şehridir. Toplantının burada yapılması da bu açıdan anlamlıdır.
[2] Imolin, http://www.imolin.org/, Erişim Tarihi 27.06.2009.
[3] UNODC, (2009), http://www.unodc.org/unodc/en/about-unodc/index.html Erişim Tarihi 27.06.2009
Categories: AKLAMA VE TERÖRÜN FİNANSMANI, GENEL