Kitabın Adı : The Counter Terrorism Puzzle
Yazar : Boaz GANOR
Yayım Tarihi : 2005
Yayım Yeri : Londra
Yayınevi : Transaction Publishers
Özeti Yapan : Hasan AYKIN
ÖZET
Yazar terörle mücadeleyi “savaş” olarak ele almaktadır. Bu kapsamda kitapta esas olarak karar vericiler ve politika yapıcılar açısından terörle savaşta karşı karşıya kalınan temel ikilemler üzerinde durulmaktadır. Bu ikilemler istihbarat, karşı (offensive) mücadele, caydırma ve savunma (defensive) amaçlı mücadele, yasama ve cezalandırma, enformasyon ve eğitim, uluslararası işbirliği ve medya gibi konularla ilgilidir. Her bir ikilemin incelenmesinde farklı çözüm önerileri sunulmaya çalışılmaktadır. Muhtemel çözümlerin avantaj ve dezavantajları tartışıldıktan sonra bu çözümlerden uzun zamandır terörle mücadele eden İsrail için en uygun olan alternatif tavsiye edilmektedir.
Yazar kitabın yazılış amacını liderler, hükümetler ve yasa yapıcılar gibi her düzeydeki karar vericiler, askeri personelden sivil savunma uzmanlarına kadar güvenlik sistem ve yönetimlerinin başındakiler, uluslararası şirketleri yönetenler, iş adamları ve geniş anlamda kamuoyu için rehber olması olarak belirtiyor. Bu nedenle kitabın pek çok değişik model ve yaklaşımı incelediği belirtilmektedir. Yazar özellikle kitapta değişik ikilemler üzerinde durmasının değişik terör sorunları ile karşı karşıya bulunan İsrail için faydalı açılar sunacağına inanmaktadır. Yazar kitabın yazımı aşamasında İsrail’in terörle mücadelede önde gelen isimleri ile özel görüşmeler yapılarak hazırlandığını belirtmektedir. Gerçekten kitabın ilgili bölümlerinde İsrail’in üst düzey (başbakan dahil) kişilerinin görüş ve yaklaşımlarına birinci ağızdan yer verilmektedir.
Yazar her bir bölümü terörle mücadelenin ayrı bir yönüne ayırmıştır.
Birinci bölümde terörizmin tanımı ile ilgili tartışmalar yapılmaktadır. Bu konudaki ikilemlere değinilmektedir. Terörizmin tanımının yapılmasına ihtiyaç bulunduğu belirtilmekte ve terörizm olgusunun suç faaliyetleri, politik protesto ve devrimci şiddetle karşılaştırıldığında kendine has özellikleri bulunduğu belirtilmektedir. Bölümün sonunda yazar tarafından bir terörizm tanımı önerisi yapılmaktadır. Önerilen terörizmin tanımı şu şekildedir: Terörizm, politik amaçlara ulaşmak amacıyla sivillere karşı kasıtlı şiddetin kullanıldığı bir tür şiddete dayalı mücadele yöntemidir.
Yapılan tanımda eylemin şiddet içermesi, amacın politik olması ve sivillere zarar vermesi unsurlarına vurgu yapılmaktadır. Örneğin politik amaçlara ulaşmak amacı ile askeri hedeflere karşı girişilen şiddet eylemleri yazar tarafından “gerilla” mücadelesi olarak isimlendirilmektedir. Gerilla mücadelesi küçük bir savaş olarak nitelenmekte ve büyük savaşın tüm kurallarını kapsadığı ve bu açıdan terörizmden ayrıldığı belirtilmektedir. Yazar tüm bölümde tanımları ve anlatımlarını güçlendirmek amacıyla şekillere bol bol başvurmaktadır.
İkinci bölüm terörle mücadelenin çerçevesinin tayininde ortaya çıkan ikilemler üzerinedir. Bu kapsamda devletin terörle mücadeledeki amacının ne olması gerektiği üzerinde durmaktadır. Terörle mücadelenin amaçları yazar tarafından terörizmin yok edilmesi, verdiği zararların en aza indirilmesi ve terörizmin artışının önlenmesi olarak sıralanmaktadır. Bu kapsamda İsrail’in yıllardır terörle mücadelesinin amacının nasıl karakterize edilebileceği hususu tartışılmaktadır. Bu bölümde aynı zamanda terörle mücadele politikasında sürekli birincil rol yüklenen askeri araçların rolü de tartışılmaktadır. Terörizm askeri araçlar kullanılarak yok edilebilir mi? sorusu tartışılmaktadır. Yazarın ulaştığı sonuç terörizmin doğasının askeri ve politik unsurlar taşıdığı bu nedenle mücadelenin de sadece askeri nitelikte değil, askeri ve sosyal, ekonomik ve politik unsurları da bünyesinde barındırması gerektiği şeklindedir. Aynı zamanda terörle mücadele için gerekli politikanın nasıl olması gerektiği konusu da tartışılmaktadır. Yazarın bu konudaki önerisi, terörle mücadele politikasının esnek bir çerçeveye sahip olması şeklindedir. İhtiyaçlara göre hızlı bir şekilde bir taktikten diğerine geçiş yapılabilmelidir. Mücadele politikasında terörizmin doğası analiz edilerek, istihbarat, karşı veya savunmacı faaliyetler, caydırma veya önleyicilik, yasama, eğitim ve uluslararası işbirliği gibi pek çok unsur devreye sokulmalıdır. Tüm bu politikalar devreye sokulurken karar vericilerin terörizmle mücadelenin hangi temel amacı gerçekleştirmeye yöneldiği yönünde bir stratejiye sahip olmalıdırlar.
Üçüncü bölümde, terörizmle savaşta karşılaşılan istihbarat ikilemleri üzerinde durulmaktadır. Yazar öncelikle terörle mücadele istihbarat aracının önemi konusunda tartışma yapmaktadır. İstihbarat kavramına ilişkin netleşmeden sonra, insan istihbaratı (humint) konusuna değinilmektedir. Terörizmle mücadelede uluslararası istihbari işbirliği konusundaki sorunlar incelenmektedir. İstihbaratın etkin kullanımı ve paylaşımı ile ilgili olarak uygun mekanizma oluşturulması konusu ile istihbaratın karar vericiler tarafından nasıl değerlendirmeye alınması gerektiği hususuna vurgu yapılmaktadır. Yazar, istihbarat ağlarının çok iyi bir şekilde işlemesi, bilgi toplanması bunların işlenmesi ve operasyonel sonuçlara ulaşılarak karar vericilere önerilerin çok uygun bir şekilde sunulması durumunda dahi, sürecin etkinliği açısından karar vericilerin konuyu kavraması ve gönüllükleri gerekliliği üzerinde durmaktadır. İstihbarat sonuçları kendilerine ulaştırılan siyasilerin bu sonuçların ağırlığını doğru anlaması ve buna uygun politikalara karar vermesi büyük önem taşımaktadır.
Dördüncü bölüm, teröristlerin ve terör örgütlerinin caydırılmasına ilişkin konular üzerinedir. Bölüm, teröristlerin ve terör örgütleri üzerinde caydırıcı olmanın güçlüklerinin analizi ile başlamaktadır. Terör örgütleri ve teröristleri üzerinde caydırıcı etkide bulunmak diğer suçla mücadeledeki caydırıcılık unsurlarına göre farklılık arz etmektedir. Yapılan eylem, işlenen suç fiili için adi suçlarda cezaların artırılması caydırıcılık unsuru olarak ortaya çıkarken, aynı etkiyi teröristler üzerinde görmek mümkün olmayabilmektedir. Caydırıcı uygulamalar savunmacı veya cezalandırıcı şekilde olabilmektedir. Savunmacı önlemlerde teröristlerin saldırmaları muhtemel alanlar korumaya alınarak teröristlerin buralara saldırmasının önüne geçilmeye çalışılmaktadır. Ancak, teröristler bu durumda bu tür zorlu hedefler yerine daha kolay hedeflere yönelebilmekte, eylem yer ve şeklini değiştirebilmektedir. Aynı şekilde cezalandırıcı caydırıcılığın etkisi de çoğu kez belirsizdir. Bu kapsamda konu İsrail’in terörle mücadele politikaları çerçevesinde değerlendirilmektedir. Ayrıca terörle mücadele kapsamında karşı, savunmacı ve teröre destek veren ülkeler açısından caydırıcılık unsurları tartışılmaktadır. Bu kapsamda terörü destek veren ülkenin bu eyleminden vazgeçirilmesi için, uyarılması, kınanması, kültürel ve diplomatik ambargo uygulanması, ekonomik boykot, liderlerinin yargılanmasın ve bu ülkeye saldırılması gibi aşamalı önlemler sıralanmaktadır. Yazar bölümün sonunda karşı, savunmacı veya cezalandırıcı caydırıcı tedbirlerin uygulanmasında seçici olunması gerektiğine vurgu yapmaktadır. Ayrıca, bu tür tedbirler uygulanırken bazı kırmızı çizgilerin geçilmemesi gerektiği de belirtilmektedir. Karar vericiler, bir caydırıcı tedbiri formüle ederken ve uygularken bu tedbirin tehditle mücadeleye sağlayacağı katkıyı iyi hesaplamalıdırlar. Gereğinden ağır uygulanan veya zamanlaması yanlış olan tedbirlerin toplam caydırıcılık etkisi düşük düzeyde kalabilecektir.
Beşinci bölümde terör örgütlerine karşı mücadele saldırgan ve savunmacı eylem yaklaşımlarına ilişkin ikilemler üzerinde durulmaktadır. Bu kapsamda, terör örgütlerine karşı mücadeledeki saldırgan yöntemlerin etkinliği ve bu etkinliğin nasıl ölçüleceği konusu öne çıkarılmaktadır. Saldırgan eylemleri içeren politikaların oluşturduğu ikilem bazı özel eylemler üzerinden incelenmektedir. Bunlardan birisi hedef olarak tespit edilen kişilerin öldürülmesidir. İsrail’in terörlü mücadeledeki saldırgan uygulamaları iki temel ikilemi bünyesinde barındırmaktadır. Birincisi bu tür eylemlerin bumerang etkisi oluşturmasıdır. Terör örgütüne karşı saldırganlaşma, aynı şekilde terör örgütünün de eylemlerini artırması sonucunu doğurabilmekte böylece şiddet daha da tırmanmaktadır. Teröristlerin öldürülmesi, terör örgütünün karşı saldırı için motivasyonunu artırıcı bir unsur olabilmektedir. İkinci ikilem, saldırgan mücadele yöntemlerinin zamanlamasının ne olması gerektiği ile ilgilidir. Terör örgütlerine yönelik saldırgan politika terör örgütlerinin eylemlerini önlemeye yönelik olarak eylem yapmadan önce mi yoksa eylemin hemen ardından bu eyleme bir karşılık olarak mı gerçekleşmelidir? Veya hiç böyle bir ayrıma girmeden sürekli bir saldırgan tutum mu benimsenmelidir. Yazar ayrıca savunmacı yaklaşımın güçlüğü üzerinde de durmaktadır. Terör örgütlerinin çok korunan hedefler dışındaki hedeflere yönelmeleri, her binanın, her kişinin korunmasının teknik olarak güçlüğü savunmacı yaklaşımın zorlukları arasında yer almaktadır. Yazar savunmacı yaklaşımın önemli bir parçasının önleyici tedbirler olduğunu belirtmektedir. Önleyici unsurlar içinde de istihbaratın rolüne vurgu yapmaktadır. Uygulanan mücadele yönteminin başarısının ölçülmesi güçlüğü de bulunmaktadır. Uygulanan yöntemler nedeniyle ne kadar terörist eylemin gerçekleşmesinin engellendiğini ortaya koymak ve ölçmek imkansızdır.
Altıncı bölümde demokratik ülkelerin terörle mücadelede karşı karşıya kaldıkları temel bir sorun olan demokrasi ve terörle mücadele ikilemi üzerinde durulmaktadır. Yazar terör örgütlerinin liberal demokrat bir ülkedeki demokratik değer ve kurumlar ile medyanın halkın ve karar vericiler üzerindeki etkisini kullanma ve çoğu kez suistimal etme stratejisini benimsediği bir ortamda terörle mücadelenin modern stratejisinin nasıl olması gerektiği konusunu incelemektedir. Yazara göre, liberal demokratik ülkeler terörle mücadelede bu açılardan önemli zayıf noktalara sahiptirler. Bölümde iki temel ikilem üzerinde durulmaktadır. Birincisi hükümetin terörle mücadelede karşı karşıya kaldığı ikilemdir. Hükümet terörle mücadelesini hukuk kuralları içinde ancak etkin bir şekilde nasıl sürdürecektir? Terörün şiddetine karşılık, hukuk kuralları içinde kalınırken zayıflık olarak algılanabilecek hukukun içinde kalınarak terörist gibi davranmama sınırını nasıl koruyacaktır? Bir diğer ikilem ise etik ikilemdir. Teröristler sizin temel özgürlük değer ve kurumlarınızı kullanarak size karşı saldırıp, size şiddet uygularken sizin hala bu değerlere sahip çıkarak teröristlerle mücadeleyi nasıl formüle edeceğiniz önemli bir sorundur. Yazar bu ikilemi ortaya net bir şekilde koymak için, istihbarat toplama, terörist olduğundan şüphelenilen kişilerin sorgulama teknikleri, uygulanacak karşı ve savunmacı eylemlerde ortaya çıkan hususlar üzerinde durmaktadır. Terörle mücadele için kişilerin sivil özgürlükler kısıtlanmadan, haberleşmenin gizliliği korunarak istihbarat sağlamanın ortaya çıkardığı güçlükler ve ikilemler üzerinde durulmaktadır.
Yedinci bölümde terörle mücadelenin mevzuat ve cezalandırıcı yönü üzerinde durulmaktadır. Bu kapsamda farklı anti-terörizm düzenlemeleri incelenmektedir. Bu kapsamda yazar, terörist fonların kesilmesi, terörle mücadele has özel kanunlar çıkarılması, olağanüstü hal yasalarının yapılması, terör örgütü listelerinin oluşturulması, terörist olduğundan şüphelenilenlerin sorgulanması, yargılanması, delil olarak kabul edilebilecek unsurlarda farklılaştırmaya gidilmesi gibi hususlarına değinmektedir. Yazar cezalandırma yönünde iki temel sorun üzerinde durmaktadır. Bunlardan birisi İsrail’in uyguladığı, kolektif cezalandırma yöntemidir. İsrail terörle mücadele kapsamında teröristin yanında onun evi ve ailesini veya teröristin sığındı yerin tamamını yok etme şeklinde kolektif cezalandırma yöntemleri benimsemektedir. Yazar idari ve kolektif cezalandırma yöntemlerinden kaçınılmasını önermektedir. İdari türden cezalandırmalar kaçınılmaz ise bunun hukuk kuralları içinde kalmasını sağlayacak, dış denetimle gözetimini öngören bir sistem oluşturulmasını tavsiye etmektedir.
Sekizinci bölümde terörizm olgusu ve medya konusu üzerinde durulmaktadır. Günümüzde medyanın ulaştığı boyut nedeniyle terör örgütleri çok amaçlı stratejileri çerçevesinde yaptıkları eylemlerin medyanın çoğu tarafından görülmesini sağlayacak şekilde yapmaktadırlar. Medyanın toplum üzerindeki etkisi kullanılarak karar vericiler üzerinde baskı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Teröristler ise bu durumundan faydalanmaktadırlar. Medya sadece ulusal kamuoyu üzerinde değil aynı zamanda uluslararası kamuoyu üzerinde de etkide bulunan önemli bir araçtır. Bu kapsamda yazar, gazetecilerin yaşadığı ikilemler üzerinde durmaktadır. Üzerinde durulan önemli bir ikilem de canlı yayın yapma ile ilgilidir. Canlı olarak yapılan yayınlarda teröristlerin oluşturmak istediği korku ve dehşet doğrudan tüm çıplaklığı ile kişilere ulaşmakta, bu ise teröristlere yardımcı olmaktadır. Yazar teröristlerle yapılmış görüşmelerin kayıtlarının yayınlanması konusundaki tartışmalı konular üzerinde de durmaktadır. Medya üzerinde sansür uygulanmasının bazı yönetimler tarafından kolay bir yol olarak görüldüğünü belirten yazar, böyle bir sansürün hem basit olmadığını hem de sonuçlarının tartışmalı olduğunu belirtmektedir. Sansür uygulamanın doğuracağı risklere üzerinde de ayrıca durulmaktadır. Yazar, medyanın terörist örgütlerden tarafından kullanılmasını en az düzeye indirecek yöntemleri geliştirmek konusunda kendisinin bir inisiyatif oluşturması gereğinden bahsedilmektedir.
Dokuzuncu bölümde, terörizmle mücadele politikasını belirlemedeki temel noktalar üzerinde durulmaktadır. Burada, terörizmin oluşturduğu psikolojik zarar ve moral üzerindeki negatif etkiler tartışılmaktadır. Halk içinde terörizmin neden olduğu korku modern terörizmin en önemli stratejik silahıdır. Terörizmin temelinde psikolojik savaş yatmaktadır. Karar vericileri ve halkı belli bir yönde karar vermeye doğru zorlamak söz konusudur. Bu kapsamda muhtemel terör eylemlerine ilişkin istihbari bilgilerin kamuoyuna duyurulması ve kamuoyunun terör tehdidi ile baş etme kabiliyetini artırmaya yönelik çabaların ortaya çıkardığı ikilemler üzerinde durulmaktadır. Bu bölümde aynı zamanda, terörizmle mücadele korku ve stres faktörünün mücadeleye yönelik kararların kalitesi ile mücadele araç ve yöntemlerinin akıllıca, soğukkanlı bir şekilde ve hukuk çerçevesinde yerine getirilmesine etkisine bakılmaktadır. Yazar bu tartışmalar sırasında rasyonel korku ile irrasyonel endişeye neden olan faktörleri de ayrıca incelemektedir.
Onuncu bölümde terörizmle mücadelede uluslararası işbirliğine ilişkin konular incelenmektedir. Öncelikle 11 Eylül saldırılarından sonra uluslararası terörizmin oluşturduğu temel karakteristikler üzerinde durulmaktadır. Buradan hareketle terörizmle mücadelede uluslararası işbirliği stratejilerinin geliştirilmesi gereği vurgulanmaktadır. Özellikle radikal İslam ile mücadele için bunun gerekli olduğu belirtilmektedir. Yazarın önemle üzerinde durduğu bir diğer konu, uluslararası mücadele ortak bir dilin oluşturulması gereğidir. Ortak bir dil oluşturulması, terörle yoğun mücadeleye önemli ölçüde yardımcı olacaktır. Terörizmle mücadelenin uluslararası boyutu, terörlü mücadelenin istihbarat, saldırı, savunma cezalandırma gibi tüm boyutlarını içerecek şekilde dizayn edilmelidir.
Yazar son bölümde genel bir özet yaparak ulaştığı sonuçları sıralamaktadır. Buna göre:
Terörizm kompleks ve disiplinler arası bir konudur. Bu nedenle terörizmle mücadeleye pek çok birimin katkı vermesi gerekmektedir. Bunlar arasında savunma, iç güvenlik, adalet, maliye, dış işleri, eğitim, sağlık bakanlıkları ile Başbakanlık ile istihbarat birimleri gibi pek birim sıralanabilir. Dolayısıyla, askeri, istihbarat, güvenlik, vergi, göçmen, bankacılık ve diğer alanlardaki otoritelerin etkin katılımı gerekmektedir.
Konunun kompleks ve hassas bir konu olması nedeniyle farklı kurumlar arasındaki kıskançlık ve koordinasyonsuzluk sorunlarını çözülmesi büyük önem taşımaktadır.
Terörizmle mücadelede konunun askeri boyutunun yanında, sosyal, politik, ekonomik ve psikolojik boyutları da dikkate alınmalıdır.
Terörizmle mücadele için, stratejik perspektifi içeren yazılı açık bir stratejiye sahip olmak gerekir.
Yazar terörizmle mücadele politikasının etkin bir şekilde uygulanması için bazı tavsiyelerde bulunmaktadır. Bunlar:
1- Terörizmin stratejik bir tehdit olduğunun kabul edilmesi. Terörizm stratejik bir tehdittir. Bu tehdidin karar vericiler ve kamuoyu üzerindeki etkisinin önemi kabul edilmelidir.
2- Terörizmle mücadelede amaçların belirlenmesi: Terörizmle mücadele ulaşılmak istenen amaçlar belirlenmelidir. Bu amaçların ulusal ve uluslararası boyutu net bir şekilde ortaya konulmalıdır.
3- Terörle mücadele için ayrılacak kaynakların boyutu üzerinde çalışılmalıdır. Tehdidin doğru tespiti ve bu tehditle uygun mücadeleye imkan verecek ölçüde kaynak ayrılmalıdır. Tehdidin fazla abartılması başka alanlara ayrılacak kaynakların bu alanda israfı anlamına gelecektir.
4- Terörizm stratejisi nötürleştirilmelidir. Terörizmle mücadelede farlı bileşenler kullanılır. Politikacılar terörle mücadele stratejisini oluştururken diğer alanlarda en az hasar oluşturacak stratejiler üzerinde çalışmalıdırlar.
5- Terörle mücadelede askeri tedbirlerle politik tedbirler bir arada uygulanmalıdır. Terörle mücadelede, askeri ve diğer alanlardaki mücadele araçlarında uygun ve etkin çözüm sağlayacak bir denge oluşturulmalıdır.
6- Politik çözüm: Teröristlerin politik amaçlarına ulaşmalarına izin verecek durumlardan kaçınılmalıdır. Ancak, sorunun kaynağında yatan politik açılımlar, teröre karışmamışlar için öngörülmelidir.
7- Terör örgütlerini caydırıcı stratejiler uygulanmalıdır. Terör örgütlerinin rasyonel organizasyonlar olduğu verisinden hareketle uygun caydırıcı tedbirler uygulanmalıdır. Bu tedbirlerin seçiminde örgütün karakteristikleri ve buna uygun tedbirin uygulanması konusunda çok hassas olunmalıdır.
8- İstihbarat bileşeni önemlidir. Terörizmle mücadelenin birinci ve en önemli bileşeninin istihbarat toplamak olduğu açık bir şekilde bilinmelidir.
9- Terörle mücadele faaliyetlerinin zamanlaması doğru yapılmalıdır. Gerçekleşen terör eylemi sonrasında sert karşılık verme mi yoksa sürekli mücadelede mi? en uygun zamanlama tayin edilmelidir.
10- Terörizmle mücadelenin bumerang etkisi göz önünde bulundurulmalıdır. Terörle mücadelede terör örgütlerine yönelik operasyonlar sonrası bu örgütlerin öç alma, karşılık verme amacıyla daha sert terör eylemleri düzenleme motivasyonu artmaktadır. Terörizmle mücadelede bu tür bumerang etkileri hesaba katılmalıdır.
11- Terörizmle mücadele seçilen araçlar, mücadele edilen düşmanın niteliğine uygun olarak seçilmelidir. Mücadelede, yerel, ulusal, uluslararası boyutlar dikkate alınmalıdır.
12- Diğer pek çok unsurun yetersiz kaldığı durumlar için terörizmle mücadelenin savunma boyutunun önemli olduğu hatırda tutulmalıdır.
13- Terörizmle mücadelede etik değerlerin zarar görmesi en aza indirilmelidir. Liberal demokratik toplumlarda, bu toplumlara has sivil özgürlükler, değerler ve hukukun üstünlüğü korunmalıdır.
14- Terörizmle mücadelede terörist dışında kalan kişilerin, teröristin çıktığı toplum veya bölgenin tümden cezalandırılması şeklindeki kolektif cezalandırmalardan kaçınılmalıdır. Terörizmle mücadelenin yan etkilerinin ve ortaya çıkardığı zararların en aza indirilmesine çalışılmalıdır.
15- Terör şüphelileri için öngörülen sorgulama, soruşturma ve yargılama süreçlerinde şüphelilerin hakları korunmalıdır. Özel sorgulama, soruşturma ve yargılama süreçleri öngörüldüğünde bunların kişilere büyük zarar vermemesi öngörülmeli ve bağımsız yargının denetimine tabi olmalıdır.
16- Mücadele araçlarının etkinliği, uluslararası alanda etkin mücadele için üzerinde uzlaşılmış bir terörizm tanımı yapılmalıdır.
17- Terörizmle mücadelenin etkinliği ölçülmeli ve değerlendirimelidir.
Categories: AKLAMA VE TERÖRÜN FİNANSMANI