AKLAMA VE TERÖRÜN FİNANSMANI

Kitap Özeti: THE NEW TERRORISM FANATICISM AND THE ARMS OF MASS DESTRUCTION

Walter Laqueur tarafından kaleme alınan  “Yeni Terörizm, Fanatizim ve Kitle İmha Silahları” isimli eser, terörizm ve terörizmle mücadele konusuyla ilgilenenler için bir başucu kitabı niteliğindedir. Terör türleri, yeni dünyanın ve geleceğin terör örgütleri, devlet terörizmi, dini referans alan terör, ekoterör, narkoterör kitapta ele alınan başlıklardan birkaçı. Bu özete ilişkin etiket sayısı, daha az etiket koyma çabama rağmen 38’e ulaştı. Konuya ilgi duyanlara faydalı olması dileği ile 

 

Kitabın Adı   : The New Terrorism Fanaticism an the Arms of Mass Destruction (Yeni Terörizm, Fanatizim ve Kitle İmha Silahları)

Yazar             : Walter Laqueur

Yayın Yeri     : New York

Yayın Tarihi  :  1999

Yayınevi         : Oxford University Press

Özetleyen       : Hasan AYKIN

PDF Formatı

 

ÖZET

Terörizmle ilgili tarihsel, kültürel bir perspektif sunan çalışma, terörizmin geçmişten günümüze geldiği şekil ve günümüz terörizminin çeşitli boyut ve yönleri üzerinde durmaktadır. Kitap ilk önce terörizmin tarihsel süreç içinde geçirdiği şekli terörizm ve tarih başlıklı bölümde incelemektedir. Daha sonra kitle imha silahları ve bunların terörizm amacıyla kullanılması tehlikesi üzerinde durulmaktadır. Teröristleri motive eden unsurlar, aşırı sağ ve terörizm, din ve terörizm konuları incelenmekte; sonrasında devlet terörizmi ve egzotik terörizme değinilmektedir. Günümüz terörizminin organize suçlarla ilişkisi incelendikten sonra terörizmin bugünü ve yarını ile gelecekte terörizm tehlikesi konuları işlenmektedir. Kitap, terörizm konusunda okuyucuya doyurucu bir çerçeve sunmaktadır. Aşağıda bölümler itibariyle kitap özetlenmektedir.

Terörizmin tarihi çok eskilere gitmektedir. Politik cinayetler İncil’de dahi yer almaktadır. Tarihte tiranlara veya devlet başkan ve diğer yöneticilerine karşı suikastlar sürekli görülmüştür. 11 inci yüzyılda Hasan Sabbah’ın oluşturduğu örgüt, hükümdarlara ve devlet üst yöneticilerine karşı pek çok terör eylemi gerçekleştirmiştir.  Dünyanın değişik bölgelerinde ve değişik motivasyonlarla terör eylemleri görülmüştür.

Modern terörizm 19 uncu yüzyılda özellikle milliyetçi akımların etkisi ile ortaya çıkmıştır. Gerilla savaşları ilk kez İspanya ve Rusya’da Napolyon Savaşları sırasında görülmüştür. Aynı zamanda terörizmin yok etme doktrini oluşmaya başlamıştır. 19. Yüzyıl sonu ile 20. Yüzyıl başlarında terörizm dünyanın her tarafında görülmeye başlamıştır. Özellikle Osmanlı İmparatorluğunda İmparatorluktan ayrılmak isteyen unsurların uyguladığı terör eylemleri yaygın bir şekilde görülmüştür. Ermeni terörizm 1890’larda başlamıştır. 1915 olayları sonrası kesilen Ermeni terörü 1970 ve 1980’lerde bu kez Türk diplomatlarına yönelik olarak yeniden başlamıştır. Birinci Dünya Savaşı en çok ses getiren terörist eylemler anarşistler tarafından yapılmıştır. Birinci Dünya Savaşına kadarki dönemde terörizm milliyetçi veya sol akımlar kaynaklı idiler. 1920 ve 1930’larda önce aşırı sağcılık kaynaklı terörizm sonra solculuk kaynaklı hale gelmiştir. İtalyan faşizminin ilk dönemlerinde bazı terör eylemleri olmuştur. Ancak gerek faşizm gerekse komünizm şiddet kullanarak amaçlarına ulaşmaya çalıştıklarında ortaya çıkan şiddet bireysel değil, kolektif olmuştur.

İkinci Dünya Savaşından sonra terör eylemleri Avrupa’dan Ortadoğu ve Asya’ya kaymıştır. Cezayir bağımsızlık mücadelesi, Çin’deki Indochine birer gerilla mücadelesi şeklinde geçmiştir. Filistin bölgesinde terörizm 1940’lı yıllarda baş göstermiştir. Ortadoğu pek çok liderin ölümü ile sonuçlanan terör eylemlerine konu olmuştur.

Yazar daha sonra Latin Amerika’da terörizm, İtalya ve Almanya’daki solcu terörizm, Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Türkiye ve Filistin’deki  terörizm üzerinde durmaktadır. Ayrıca eskiden beri var olan IRA ve 1959’da kurulan ETA’nın terörizmine de eski ve yeni terörizm nitelemesi ile bir alt başlık açmaktadır. Her iki terörizm de, bir ülkedeki azınlığın ayrılıkçı amaçlarla hareket ettiği terörizm niteliğindedir.

Yazar daha sonra teröristlerin ayırt edici karekteristikleri bulunup bulunmadığı sorusuna cevap arıyor. Her ne kadar terörizmle ilgili konularda genelleştirmeler yapmak güç olsa da  teröristler ile terörizmin ortaya çıkması ile ilgili bazı noktaları zikretmektedir. Örneğin milliyetçi baskı ve sosyal eşitsizlikler terörizmin kökenleri arasında yer almaktadır. Amaçlarına hızlı bir şekilde şiddet kullanarak ulaşmak isteyenler genelde gençler olmaktadır. Bu kapsamda teröristler genelde daha genç ve orta sınıf mensubu kişiler olmaktadırlar.

Terörizm dikkatli bir planlamayı gerektirmektedir. Örgütlenme, hedefin seçilmesi, hareket tarzı, silahların temini, ulaşım, güvenli evlerin sağlanması gibi pek çok husus teröristlerin uygun stratejiler kullanmasını gerekli kılmaktadır. Eskiden bir kama veya tabanca suikast şeklinde yapılan terör eylemleri günümüzde bombalar ve benzeri daha farklı araçlar kullanılarak gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla bunların temini büyük önem kazanmıştır. Günümüzde medyanın yaygınlığı ve toplumu etkilemedeki önemi, propagandayı hedefleyen teröristlerin medyaya büyük önem vermeleri sonucunu doğurmuştur. Günümüzde medya kullanılmadan teröristlerin propaganda yapması imkansızdır.

Terörizmin günümüzde geldiği yeni boyut, terörle mücadelede buna uygun stratejiler geliştirilmesini gerekli kılmaktadır. Çünkü, terörle mücadelenin doğal olarak, terörün aldığı şekle paralel bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Günümüzde demokratik toplumlarda terörle mücadelenin başarısı ileri teknoloji kullanımı, işbirliği, toplum desteği ve liderliğe bağlıdır.

Yazar ikinci bölümü kitle imha silahları konusuna ayırmıştır. Bölümde ele alınan dört önemli kitle imha silahı, kimyasal, biyolojik, nükleer ve siber silahlardır. Kitle imha silahları konusunun işlenmesi, teröristlerin ilerde bu silahları kullanma ihtimal ve imkanlarının bulunması nedeniyledir. Çünkü teknolojik ilerlemeler ve kitle imha silahlarına erişebilirliğin kolaylaşması bu silahların teröristlerce elde edilerek kullanılması ihtimalini artırmaktadır. Yazarın kitle imha silahları içinde siber terörizme yer vermesi ilginçtir. Yazar siber terörizm başlığı ile, teröristlerin siber alemi, gerek gelir elde etmek gerekse ülkeye zarar vermenin değişik araçları olarak kullanabileceklerini belirterek, bunun önemli bir tehlike arz ettiğine vurgu yapmaktadır.

Teröristleri motive eden unsurlardan bazılarına üçüncü bölümde yer verilmektedir. Yazara göre teröristler geleneksel olarak özel motivasyon ve ideolojik unsurların etkisi ile hareket ederler. Bu kapsamda Marksist-Leninist-Maoist-Castroist veya dini motifler söz konusu olabilmektedir. 20. Yüzyılın sonunda teröristlerin temel motivasyonu, radikal din ve ayrılıkçı milliyetçilik olmuştur. Motive eden unsura bağlı olarak teröristler arasında temel bazı ayrımlar söz konusu olabilmektedir. Aşırı sol fraksiyon uluslararası nitelikte bir ideolojik unsur için mücadele etmektedir. Terör ile hedefine gerçekleşme ihtimali de çok düşüktür. Buna karşılık ayrılıkçı terör, belli bir hedef için ve ayrılmak istediği ülkeye karşı mücadele vermektedir. Dolayısıyla terörizmi motive eden unsurlar, terörizmin niteliğini de etkilemektedir.

Yazar terör ve aşırı sağ başlıklı bölümde, son dönemde sağ eksenli terördeki artışa vurgu yapılmaktadır.  19. Yüzyılda terörizm, ayrılıkçı milliyetçilik veya sol kanat ideolojilerden ilham almakta idi. 1920’lerdeki teröristler sağ eğilimli değildi, 1970’lere gelindiğinde ise sol eksenli terörizm önemli bir ağırlığa sahipti. Ancak günümüz terörizmi ağırlıklı olarak aşırı sağ kanat ve dini-milliyetçi nitelik taşımaktadır. Yazar bu noktada sağ ve sol kavramlarının tartışmalı olduğuna da değinmektedir. Yazar daha sonra Amerika Birleşik Devletleri’nde sağ eğilimli terörizm konusu üzerinde durmaktadır. Yazara göre ABD’de sağ eğilimli terörizmin tarihi çok eskiye gitmektedir. Yazarın üzerinde durduğu diğer bir ülke Almanya’dır. Almanya’da terörizm sağ ve sol arasında salınmaktadır. 1980’lerde sağ eksenli terör eylemleri çok sınırlı iken bu rakam 1990’lı yıllarda önemli bir artış göstermiştir. Bu artışta dazlak olarak isimlendirilen işsiz kalan Alman kökenlilerin bu durumun nedeni olarak gördüğü yabancı kökenlilere karşı yönelttiği şiddet önemli bir yer almaktadır. Aynı zamanda, yabancı kökenlilerin kendi aralarındaki şiddet olaylarına da sıklıkla rastlanılmaktadır.

Aşırı sağ terörizmi sol eksenli terörizm gibi tehlikeli ve şok edici olmasına rağmen politik sonuç itibariyle ABD ve Avrupa’da önemli bir tehdit olarak görülmemektedir. Ancak önümüzdeki dönemde aşırı sağ terörizmin artarak devam etmesi beklenmektedir. Çünkü özelikle molotof kokteyli ile yapılan saldırılar ve diğer araçların da kullanımı ile aşırı sağ şiddeti önümüzdeki dönem için önemli bir tehdittir.

Yazar din ve terörizm konusunu ayrı bir bölüm olarak işlemektedir. Yazara göre 20-30 yıl önce küresel terörizm ağırlıklı olarak seküler bir nitelik arz etmekte idi. Esas olarak da sol, sağ ve milliyetçi fraksiyonlara ayrılmaktaydı. Ancak son dönemlerde radikal dini akımlar ortaya çıkmış ve bu alandaki gelişmeler sonunda radikal dini akımlar modern terörizm üzerinde önemli etkiler oluşturmuştur.

Yazar radikal dini akımlar kaynaklı terörizm kapsamında ilk olarak İslami radikalizmi incelemektedir. Son dönemde dini terörizm İslam ve Arap dünyası ile birlikte anılmaktadır. Aslında İslamın modern dönemde herhangi bir şekilde kitlelere yönelik şiddet eylemine girişmediği belirtilmektedir. Ancak özellik Batı karşıtlığı şeklinde ortaya çıkan radikal İslam önemli bir yer tutmaktadır. Radikal İslami akımların Batı karşıtlığı ile ortaya çıkmasına karşılık asıl şiddetin komşu ve daha çok Müslüman ülkelerde gerçekleşmekte olduğu da belirtilmektedir. Yazar pek çok Batılı’nın radikal İslam ile terörizmi aynı şey olarak görmelerine karşılık aslında pek çok fundemantalistin terörizmi desteklemediğini de belirtmektedir. Bu konuda Batı’da önyargı, bilgi eksikliği mevcuttur.

Dini radikal terör bağlamında Cezayir ve HAMAS örnekleri üzerinde durulmaktadır. Ardından son dönemde yoğun bir şekilde görülen canlı bomba eylemleri konusunda parantez açılmaktadır. Aslında bu tür eylemlerin pek çok dönemde ve toplumda görüldüğü yönünde örnekler sıralanmaktadır. Japonların kamikaze’si, Hindistan’da Mahatma Gandi, Indira Gandi gibi isimlerin ve diğer sayılanların bu şekilde intihar eylemi ile gerçekleşen terör sonucu öldürüldüğü belirtilmektedir. Ancak son dönemde bu şiddet şeklinin özellikle radikal İslami teröristler tarafından kullanılmasının bu uygulamanın yeni bir şey gibi algılandığına vurgu yapılmaktadır. Radikal İslami terörizm ile ilgili açıklamaları sonrasında diğer dinlere de değinmektedir. Bu konuda ilk olarak İsrail terörizmi üzerinde durulmaktadır. Bu terörizm Arapları bulundukları yerden kaçmaya zorlayan şiddetin yanında, yeterince sert olmadığı düşünülen politikacılara yöneltilen şiddeti de içermektedir. Başbakan Rabin’in bir Yahudi tarafından öldürülmesi bu terörizme bir örnektir. Yazar son olarak Hindistan, Pakistan ve Sihler ekseninde gerçekleşen terörizm konusunu işlemektedir. Özellikle Kaşmir bölgesinde yaşanan terörizm konusu üzerinde durulmaktadır. Ayrıca Hindistan’daki terörizmin Pakistan tarafından desteklendiği de belirtilmektedir.

Yazar küresel olarak yapılan radikal dini terörizmin bir gerçek olduğunu ancak, sonsuza kadar sürmeyeceği belirtilmektedir. Şu anda bile radikal dini terörizm değişik şekiller almaya başlamıştır.

Kitapta, terörizmin devletler tarafından desteklenmesi hususu “devlet terörizmi” başlıklı bölümde ele alınmaktadır. Devlet destekli terörizm, askeri çatışmalar kadar eski olan savaşın vekiller aracılığı ile yürütüldüğü durumu ifade etmektedir. Roma ve Bizans ile Asya’daki imparatorluklarda dahi devlet destekli terörizm uygulaması ile karşılaşılmaktadır. Ancak modern dönemde devlet destekli terörizm örnekleri sayısızdır. Yazar bu konuda pek çok örnek sıralamaktadır. Ancak, devlet destekli terörizmin yaygın uygulaması 1970’lerde görülmüştür. Büyük güçlerin yanında bazı küçük ülkeler de teröre destek vermeye başlamışlardır. Soğuk Savaş dönemi vekiller eliyle savaşın çok yaygın olduğu bir dönem olması nedeniyle, devlet destekli terörizmin en yoğun yaşandığı dönem olmuştur. Özellikle Sovyet Bloğu terörizme önemli destekler vermiştir. Yazar küçük devletlerin terörizme verdiği destek kapsamında Libya (Kaddafi), İran ve Saddam Hüseyin örnekleri üzerinde ayrıca durmaktadır.

Ancak, terörizme destek sadece Sovyet Bloğu ve bazı küçük devletlerle sınırlı kalmamıştır.  Demokratik ülkeler dahi bu yöntemi kullanmıştır. Yazar bu konuda ABD’nin Küba ve Kastro’ya karşı girişilen terörist eylemlere verdiği desteği zikretmektedir. Ancak son dönemde özellikle Soğuk Savaşın sona ermesi nedeniyle devlet destekli terörizm düşüş eğilimine girmiştir. Bunda devlete destek veren uluslararası aktörlerin sayısındaki azalma önemli bir etkendir. Ancak, bu terörizme devlet desteğinin tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmemektedir.

Yazar “Egzotik Terörizm” isimli bölümde, bildik terörizme göre çok farklı nitelikler arz eden terörizm üzerinde durmaktadır. Egzotik İngilizce’de iki anlama gelmektedir. Birincisi çok çok uzaktaki ülkelere ait olan şeyler anlamındadır. Bir diğeri ise alışıldık ve tanıdık olmayan şeyler anlamındadır. Aslında egzotik terörizm iki unsuru birden kapsamaktadır. İlk olarak Lima, Kolombo, Kampala gibi yerlerdeki terörizm bu kapsamdadır. Bu ülkelerde temel bir ideolojiden farklı unsurlar terörizmi ortaya çıkarmıştır. Örneğin Peru’daki Shining Path (Nurlu Yol) isimli terör örgütü, bir ideolojiden çok  genel bir fakirlik, ekonomik durgunluk ve yerli halkın önemsenmeyişinin bir karması olarak şekillenmiştir. Aslında zenginlere karşı bir mücadele şeklindeki bir terörizmdir. Kolombiya’da ise uyuşturucu ticareti ile iç içe geçmiş bir terörizm hareketi söz konusudur. Yazar ayrıca Tamil Kaplanları’na da alt başlık açmaktadır.

Egzotik terörizm başlığı altında incelenen ikinci kısım pek tanıdık olunmayan terörizmdir. Bunlardan birincisi ekoterörizmdir. Radikal çevrecilik, çevrecilik ile terörizm arasındaki ince çizgiyi teşkil etmektedir. Medeniyet çevreyi yok etmektedir. Çevreyi ve gezeni kurtarmanın yolu, medeniyet yok edilmesine bağlıdır. Yazar daha sonra ekoterörizm kapsamında gerçekleştirilen şiddet eylemleri ve bunların niteliği üzerinde durmaktadır. Bu eylemlerin çoğu kişilerden çok maddi varlıklara yöneltilmektedir. Örneğin, Glen Kanyonu’ndaki barajın patlatılması eylemine girişilmiştir. Ağırlıklı olarak yapılara ve eşyalara yönelen bu şiddet klasik terörizmden ayrı özellikleri bünyesinde barındırmaktadır. Ekoteröristlerin el kitabı olarak nitelendirilebilecek kitaplarda, çevreye zarar verecek unsurların nasıl etkisiz hale getirileceğine yönelik teknik ve yöntemlere yer verilmektedir. Örneğin, ormanları yok eden buldozerin benzin deposuna nasıl şeker konulacağı vs. Yazar egzotik terörizm kapsamında Hayvan Özgürlükleri Cephesi üzerinde durmaktadır. Hayvanlar üzerinde yapılan deneyler ve hayvanların değişik şekillerde eziyet gördüğünü düşünen bu akım, kasaplara, lokantalara, hayvanlar üzerinde deney yapan araştırma merkezlerine yönelik şiddet eylemleri gerçekleştirmektedirler.

Yazar, “Terörizm ve Organize Suç” başlıklı bölümde, terörizm ile organize suç arasında son dönemde artan yakınlaşmayı incelemektedir. Eskiden teröristler politik amaçla hareket ederken, daha tutucu davranmakta idiler. Bu yüzden organize suç ile aralarında önemli hatlar mevcut idi. Özellikle de terörizm ile uyuşturucu arasında çok kesin çizgiler mevcut idi. Uyuşturucu ile ilişkisi belirlenen terör örgütü üyeleri cezalandırılırdı. Ancak söz dönemde bu sınırlar belirsiz hale gelmiştir. Terör örgütleri bir yandan organize suç örgütünün gerçekleştirdiği pek çok suç eylemini gerçekleştirirken, diğer yandan organize suç örgütleri ile yakın ilişkilere girmektedir. Yazar bu kapsamda özellikle narkoterörizm konusu üzerinde durmaktadır. Bu kapsamda narkoterörizm en yoğun olduğu Kolombiya ve başka örnekler üzerinde durulmaktadır. Kolombiya’daki FARC ve ELN’nin uyuşturucu ticaretinden 500 milyon dolar ile 1,5 milyar dolar arasında gelir elde ettiği tahminine yer verilmektedir. Yazar bu bölümde aynı zamanda organize suç örgütlerinin de terör örgütlerine yakınlaştığını belirtmektedir. Son dönemde organize suç örgütleri artan oranda politize olmaya başlamışlardır. Organize suç örgütleri artık yalnızca maddi menfaat değil aynı zamanda politik güç elde etmeye de çalışmaktadırlar.

“Terörizm Bugün ve Yarın” başlıklı bölümde günümüz terörizminin aldığı şekil ve buradan hareketle yakın gelecekte nasıl bir yapıda olacağına ilişkin bir tartışma yapılmaktadır. Yazara göre terörizm son birkaç on yılda sıra dışı bir şekle dönüşmüştür. Ancak gelecekteki terörizm daha sıra dışı ve daha hastalıklı bir hal alacaktır. Terörizmde var olan politik ve ideolojik motivasyon azalırken, ister etnik, isten mezhep isterse kişisel olsun fanatizm yükselişte olacaktır. Yazar sol ve sağ terörizminin bir kavşak noktasında bulunduğunu belirtmektedir. Avrupa ve Kuzey Amerika’da aşırı sağcı terörizm 1980’lerden bu yana çok daha aktiftir ve bunun önümüzdeki dönemde de devam edeceği beklenmektedir. Yazar Amerika’da çocuk aldırma karşıtı aşırı sağcı grupların önemli ölçüde şiddete başvurduklarından bahsetmektedir. Bu kişiler, çocuk aldırma işleminde görev yapan doktor ve hemşirelere karşı şiddet uygulamaktadırlar. Yazar çocuk aldırma karşıtı militanların terörizm yelpazesinin neresine konulacağı konusunda önemli zorluklar olduğundan bahsetmektedir.

Yazar yeni dönemde ortaya çıkan teröristlerin kafa yapısının anlaşılmasının önemine vurgu yapmaktadır. Bu yeni terörizmde zalimlik, nefret, moral değerlerle kendini sınırlamama, özel belli bir şeyden öte her şeye karşı öfke, yok etme ve öldürmeden zevk alma, fanatizm ve paranoya hakimdir. Post modern teröristlerin ruh hali üzerinden paranoya son iki yüzyıldaki  politik filozoflardan daha ağırlıklı rol oynamaktadır. Ve bu paranoya sağ, sol veya hangi ideolojiye sahip olursa olsun günümüz tüm terör örgütlerinde hakimdir. Bu paranoya yüzünden aşırı sağ terörizmin kitle imha silahlarını kullanması ihtimal dışı değildir. Çünkü, kendini vatansever veya din koruyucusu olarak gören radikal teröristler tek başlarına dünyaya meydan okuyamayacaklarına göre, ellerinde dünyayı etkileyecek kitle imha silahlarının bulunması büyük önem kazanmaktadır.

Gelecekte devlet destekli terörizm var olmaya devam edecektir. Ulus devlet, tüm küreselleşme akımlarına rağmen var olmaya devam edecektir. Bu ulus devletler arasındaki rekabet ve çıkar çatışması, çoğu kez küçük devletlerin dahi nükleer başta olmak üzere kitle imha silahlarına sahip olma arzularını kamçılayacaktır. Düşmanına karşı güçlü olmak ve tehdit aracı olarak kullanılmak arzusu ile istenen kitle imha silahlarının bir türlü kullanılması söz konusu olabilecektir. Bu kullanım türlerinden birisi de devlet destekli terörizm olabilir.

Yazar gelecekte muhtemel tehlikeli alanlar konusuna ayrıca değinmektedir. Çalışmak için Avrupa dışından gelmiş olanlar Avrupa için önemli bir tehlike oluşturabilecektir. Son dönemlerde Fransa ve Almanya’daki terör eylemlerinin çoğunda yabancı kökenli, özellikle Kuzey Afrika kökenliler ile Kürt ve Türkler yer almıştır. Latin Amerika’da ise yerli halk bu tehlikenin kaynağı olabilecektir. Afrika’daki tehlike ise kabilecilik olarak görülmektedir. Kuzey Afrika’da ise yüksek eğitimli ancak işsiz genç nüfus dikkate alındığında radikal dini akımlar önemli bir tehlike alanıdır. Kürtler, Filistin, Lübnan, önemli tehlike alanlarıdır. Sünni Şii çatışması da büyük bir risk taşımaktadır. Endonozya’nın geleceği yazara göre belirsizdir.

Dünya’daki nüfus artışı terörizm tehdidini artıran bir unsur oluşturmaktadır. Mega kentler ortaya çıkmıştır. Ancak kırsaldaki yoksulluk kentlere taşınmıştır. Bu kentler patlamaya hazır pek çok politik problemi bünyesinde barındırmaktadır. Bu mega kentlerin varoşlarında yaşayan milyonlarca kişi, yeterli sosyal hizmetleri alamamakta, suç artmakta, organize suç ve terörizm büyümektedir. Asya, Afrika ve Latin Amerika’daki mega kentler, 21. Yüzyılda terörizm ve diğer tür politik şiddetlerin yetiştiği birer alan haline gelmektedir.

Yazar son olarak geleceğin terörizmi konusunu ele almaktadır. Teknolojik alandaki gelişmeler, terörizmin gelecekte alacağı şekli korkutucu bir boyuta taşımıştır. Bu kapsamda, nükleer terörizm uzak veya yakın bir tehlike olarak varlığını sürdürmeye devam edecektir. Pek çok ülkenin nükleer program yürütmesi ve nükleer güce sahip olmak istemesi bu alandaki endişeleri artırıcı etki yapmaktadır. Diğer bir kitle imha silahı olan biyolojik ve kimyasal silahlar ve bunların muhtemel hedefleri üzerinde de durulmaktadır.

Daha önceki bölümlerde de üzerinde durulan siberterörizm konusu geleceğin terörizminde önemli bir yer tutacaktır. Gelecekte, bilişim teknolojilerini hedef alan terör eylemleri çok yıkıcı olabilecektir. Bu açıdan toplum, siber tehditlere karşı her geçen gün daha açık hale gelmektedir. Virüsler, solucanlar, mantık bombaları, casus yazılımlar, zararlı yazılımlar teröristler tarafından kullanılabilecek birer araç haline gelmektedir.

Teröristler kitle imha silahlarını kullanacaklarsa, bu hangi tür teröristlerce yapılacaktır? Yazar bu konudaki görüşlerini altı kategori altında toplayarak cevaplamaktadır. Bu kategoriler içinde dengesiz kişiliğe sahip olanlardan, günahkar dünyayı yok etmeyi amaçlayanlara, fanatik milliyetçi gruplara, büyük bir başarı şansı olmayıp kendini ispata çalışan terör örgütlerine ve bir devlet tarafından kullanılan terör örgütlerine kadar pek çok kişi veya grup bulunmaktadır.

Yazar terörizmin geleceği ile ilgili olarak yaptığı tartışmalar sonrası endişe duyulmasının doğal olduğunu kabul etmektedir. Ancak, bu endişenin bir panik hastalığı haline dönüşmemesi gerekmektedir. Terörizm tehdidinden duyulan endişenin bir panik hastalığına dönüşmesi durumunda terörizmin vereceği tehlikeden daha fazlasının bu hastalık nedeniyle ortaya çıkması muhtemeldir.