KAVRAMLAR

Görev Zararı Nedir? Görev Zarar Ödeme İstatistikleri

Görev Zararı Nedir?

Görev zararı, dar ve geniş anlamda olmak üzere iki şekilde değerlendirilebilir. Dar anlamda görev zararı, KİT’lere verilen görevler çerçevesinde yürütülen uygulamalar sonucunda ortaya çıkan zarar ile mahrum kalınan kârın toplamı olarak tanımlanmaktadır.

) 02/07/2018 tarihli ve703 sayılı Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 133. maddesi ile 233 sayılı KHK’da yer alan “görev zararı” ibaresi “görevlendirme zararı” şeklinde değiştirilmiştir.

Görev zararı, kamu iktisadi teşebbüslerine hükumetçe piyasa şartlarının dışına çıkacak tarzda görev vermeleri nedeniyle oluşan zararlardır. Örneğin, kamu politik amaçlarla A kamu bankasına çiftçilere piyasa faiz oranın 5 puan altında kredi verdirtir. Verilen bu kredi nedeniyle A bankası piyasa kredi faizi ile düşük kredi faizi arasındaki fark kadar karından mahrum kalmaktadır. İşte mahrum kalınan bu fark bu kez Hazinece “görev zararı” adı ile ilgili bankaya ödenecek borç olarak kaydedilir.  Ancak, bütçe disiplini dışına çıkılarak oluşan bu borcun ödenmesi çoğu kez gecikerek ve yeterince gerçekleşmez. Bilançosunda görev zararı nedeniyle oluşan alacaklar alınamadığı için ilgili işletme finansman güçlüğüne girer.

Görev Zararları Nasıl Ortaya Çıkabilir?

Görev zararı 233 sayılı KHK’nin 35. maddesinde düzenlenmekte olup anılan mevzuatta görev zararının iki şekilde ortaya çıkabileceği belirtilmektedir. Bunlar;

1) KİT’ler tarafından üretilen mal ve hizmetlerin fiyatlarının Cumhurbaşkanı tarafından
belirlenmesi ve belirlenen bu fiyatların satış fiyatının altında olması ve

2) KİT’lere Cumhurbaşkanı tarafından faaliyet konularıyla ilgili görev verilmesi ve bu görevden dolayı ortaya bir zarar çıkması ya da kârdan mahrum kalınmasıdır.

Görev Zararları Ne Şekilde Ödenir?

Ortaya çıkan görev zararı tutarları ise iki şekilde karşılanmaktadır;

1) 233 sayılı KHK uyarınca, KİT’lerin temettü borçları ile diğer bazı özkaynak kalemlerine karşılık mahsup işlemi yapılması ve

2) Nakden ödeme yapılması.

Görev Zararları Ne Anlama Geliyor?

Görev zararları, piyasa şartları dışına çıkması, bütçe disiplininden kaçınılması, yolsuzluğa açık olması, populist amaçlarla ve etkin olmayan alanlarda kullanılması, iktisadi icaplara göre çalışması gerekli kitlerin sermaye yapısını bozması, bir kısmı halka açılmış olan kamu bankaları başta olmak üzere diğer işletmelere ortak olan küçük yatırımcı aleyhine sonuçlar doğurması gibi nedenlerle negatif bir algıya sahiptir.

1990’lı yıllarda yaygın uygulama alanı bulmuş olan görev zararı pratiğinin, son yıllarda tekrar artış eğiliminde olduğu görülmektedir. Aşağıda 2017 ve 2018 yılına ilişkin görev zararı rakamları, geçmişte önemli sıkıntılara yol açan “görev zararı” gibi politika uygulamalarının tekrar yükselişte olduğunu göstermektedir.

2013-2017 Dönemi Görev Zararları

2013-2017 dönemine ilişkin görev zarar rakamları, verileri aşağıdaki şeklide sunulmuştur:

Şekil: Görev Zarar Ödemeleri 2013-2017

görev zarar ödemeleri 2013 2017

Kaynak: HMB

Mali Kurumlar Görev Zararları

Bütçe giderlerinin görev zararları kalemi altında sosyal güvenlikten sonra en çok görev zararı mali kurumlara aittir. Bunu, kamu teşebbüslerine yapılan görev zararı ödemeleri takip etmektedir.

Tablo: 2017 ve 2018 Yıllı Mali kurumlar Görev Zararları (1.000 TL)

Mali Kurumlar Görev Zararları 2017 2018 Artış Oranı
Ziraat Bankası 2.107.105 2.319.177 10,1%
Halkbank 1.098.802 1.362.566 24,0%
Eximbank 16.417 31.408 91,3%
Diğer Mali Kurumlar 93.698 107.943 15,2%
Toplam 3.316.022 3.821.094 15,2%

Kaynak: Hazine ve Maliye Bakanlığı Verileri

Diğer Görev Zararlarından Örnekler

Mali kurumlar dışında diğer kitlerin görev zararlarına bakarsak, 2018 yılı bütçe gider verilerine göre;

  • Toprak Mahsulleri Ofisi; 950 milyon TL,
  • Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) 1 milyar 206 milyon TL

görev zararı ödemesi yapılmıştır.

2001 Krizi Üzerine Mali Kurumlar Görev Zararları İle İlgili Olarak Yapılan Düzenleme

Banka kaynaklarının hoyratça kullanımını engellemek ve bütçe disiplininden taviz vermemek için 4603 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş idi:

“Madde 3 – 1. (Değişik birinci fıkra : 20/6/2001 -4684/1 md.) Bankaların, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce çeşitli kanun ve kararnamelerle verilmiş görevler nedeniyle doğan ve bütçe ödenekleri ile karşılanamayan yıllara ilişkin olarak banka sigorta muamele vergisi eklenerek oluşmuş görev zararı alacakları, yeniden yapılandırılmaları kapsamında belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde tasfiye edilir. Bankalara bedeli önceden ödenmeden görev verilemez.”

Söz konusu düzenleme ile bankalara bütçede para varsa görev zararı oluşacak görevlerin verilmesi mümkün hale gelmiş, bütçede kaynağı olmayan paranın bankalar üzerinden harcanması önlenmeye çalışılmıştır.

Görev Zararları Konusunda Geçmişten Bir Yaprak

Geçmiş dönemlerde kamu bankalarında uygluanan görev zararının etkileri konusunda hafızamızı tazelemek adına; Fatih ÖZATAY’ın Tarihten Bir Yaprak isimli Dünya Gazetesinin 9 Mayıs 2018 tarihli sayısında yayımlanan yazısından:

“Görev zararı”, kamu bankalarına devlet tarafından verilen ve tarım kesimi ile küçük ve orta boy işletmeleri düşük faizli kredilerle destekleme görevi sonucunda oluşuyordu. Normal koşullarda devlet bütçesinden sağlanması gereken bu destekler, kamu bankaları yoluyla bütçe dışına çıkarılmış oluyor, kamu bankalarında oluşan zararlar nedeniyle bu bankalara karşı doğan Hazine borcu ise zamanında ödenmiyordu. Kamu bankaları, çaresiz, bilançolarının varlık tarafında “görev zararları karşılığı kamudan alacak” gösteriyorlardı. Bu uygulama 1990’ların ilk yıllarında başlamış, 1999 yılının sonuna gelindiğinde ise doruğa ulaşarak bu tür alacakların birikimli değeri milli gelirin yüzde 13’ünü aşmıştı. O sırada kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 54.4 düzeyindeydi. Bu rakam, Hazine’nin kamu bankalarına olan borcunu yansıtmıyordu. Farklı bir ifadeyle, Hazine’nin kamu bankalarına borcunu (piyasadan borçlanarak) ödemesi halinde kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 68’e sıçrayacaktı. Hazine, borcunu piyasadan borçlanarak değil de Merkez Bankası’na para bastırarak ödeyecek olursa (o kadar yüklü miktarda para bastırma hakkı yoktu; olduğunu varsayalım) bu sefer de zaten yüzde 65 düzeyinde olan enflasyon üç haneye doğru yönlenecekti.

Türkiye, 2001 krizinden sonra önce bankacılık sektöründeki yangını söndürmekle uğraştı, sonra sektörü ayağa kaldırdı. Bu operasyonun yükünün önemli bir kısmını kamu kesimi üstlendi. Görev zararları Hazine’ce kapatılarak, kamu bankalarının sermayeleri güçlendirildi. Şube ve personel sayıları azaltıldı. Özel bankaların bir kısmı kapatıldı. Kalanların sermayelerinin güçlendirilmesi istendi. Bazı bankalar birleştirildi. Tahsil edilemeyen krediler için çözümler üretildi. Bankacılık sektörünün bir daha kriz öncesindeki duruma düşmemesi için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu bir dizi düzenlemeyi yürürlüğe soktu. O sayededir ki bankaların bilançoları giderek düzeldi, kırılganlıkları en aza indi ve bankacılık sektörü tekrar verimli alanlara kredi açabilir hale geldi. Kısacası, bankalar asli işlevlerine geri döndüler. 2001 krizinden sonra, 2006 ortalarına kadar enflasyon ile faizin hızla düşmesinde ve Türkiye ekonomisinin yüksek bir büyüme oranı yakalamasında kriz sonrasında bankacılık sektöründe yapılanlar da önemli bir rol oynadılar.

Not: Görev zararı ödemeleri yanında benzer mahiyette Gelir Kaybı Ödemeleri için TIKLAYINIZ.

vergidosyasi.com

 

Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz. AYNEN YAYIMLANAMAZ.

1 reply »

Yazımıza ilişkin görüş, eleştiri ve katkılarınızı lütfen bize bildiriniz.