vergi incelemesi

MÜKELLEFİN MUHBİRİNİ ÖĞRENME HAKKI

Dr. Hasan AYKIN

  1. GİRİŞ

Mükelleflerin vergi incelemesine alınmasında, ihbarların önemli bir etkisi vardır.[1] İhbarın kaynağı çok farklı olabilir. Eski çalışanlarınızdan mevcut çalışanlarınıza; eşiniz veya yakın akrabalarınızdan eski veya mevcut ortaklarınıza; rakip firmalardan mal aldığınız veya sattığınız firmalara kadar geniş yelpazede muhbir potansiyeli mevcuttur. (İhbarcı yelpazesi için bakınız. Vergi İncelemesine neden alınırsınız?)

Peki, ihbar nedeniyle vergi incelemesine tabi tutulan mükellefin muhbirini öğrenme hakkı var mıdır? Yazıda bu konuya cevap arayacağız.

  1. İHBARIN GERÇEK BİR DURUMA İLİŞKİN OLMASI

Mükellef hakkında ihbarda bulunan kişiyi öğrenme hakkının bulunup bulunmadığı hususu açısından; ihbarın gerçek mi yoksa asılsız bir ihbar mı olduğu hususu önem taşır.

Ülkemizde somut olay, olgu ve durumlara ilişkin olarak önemli bilgi ve/veya belge sunulmak suretiyle yapılan ihbarlar için ihbar ikramiyesi ödenmesi söz konusudur. İhbar ikramiyesi verilmesine ilişkin uygulama 26/12/1931 tarih ve 1905 Sayılı “Menkul Ve Gayrimenkul Emval İle Bunların İntifa Hakları Ve Daimi Vergilerin Mektumatı Muhbirlerine Verilecek İkramiye Hakkında Kanun”a göre yapılmaktadır.[2] İlgili mevzuat uyarınca, ihbarı gerçek olan kişilerin kimliklerinin gizli tutulması gerekmektedir. Bu gizliliği sağlamaya yönelik inceleme aşamasından, ihbar ikramiyesinin ödenmesi aşamasına kadar bütün süreçlerde özel özen gösterilmektedir. Aksi durumda, ihbarcının can ve mal güvenliği tehlikeye girebilir.

Dolayısıyla somut bilgi ve belgelere dayanılarak yapılan, gerçek duruma ilişkin ihbarlarda ihbarcının kimliğinin gizli tutulması gerekir. Bu tür ihbarlar neticesinde hakkında inceleme yapılan mükelleflerin muhbiri öğrenme hakkından bahsedilemez. Muhbirin kimliğinin gizli tutulması hakkından söz edilebilir.

  1. İHBARIN ASILSIZ ÇIKMASI DURUMU

Muhbirin kimliğinin gizli tutulması uygulaması, gerçek ihbarlara ilişkindir. İhbarın asılsız çıkması durumunda muhbir, kimliğinin gizli tutulması hakkından yararlanamaz. Aslında asılsız ihbarla ihbarcı, vergi inceleme müessesini kin ve garazı bulunan kişi ve kuruluşlara karşı bir tür araç, sopa olarak kullanmaktadır. Dolayısıyla hukuki bir zeminde değildir. Yaptığı, başkasının zararına yol açacak şekilde, kamu kurum ve kuruluşlarını kullanmaktır. Sıfatı da muhbir yerine müfteri olarak değiştirilebilir.

Asılsız ihbarda bulunma fiili, Türk Ceza Kanununun 267 nci maddesinde düzenlenen “iftira” suçunun unsurlarını oluşturabilir. Anılan maddede; “Yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükmü yer almaktadır. Burada ihbarcı, asılsız şekilde ihbarda bulunarak mükellef hakkında idari bir yaptırım (vergi+vergi cezası) uygulanmasını amaçlamakta, mükellefin inceleme külfeti ile karşı karşıya kalmasına yol açmaktadır. Bu haliyle, maddede tanımlanan suçun unsurlarının oluşma ihtimali yüksektir.

İhbarın asılsız çıkması durumunda, söz konusu ihbar nedeniyle vergi incelemesine tabi tutulan mükellef, muhbirin kimliğini öğrenme hakkına sahip midir? Konu inceleme türü itibariyle ayrı ayrı ele alınacaktır.

3.1.ARAMALI İNCELEMELERDE

Bu konuda vergi mevzuatında incelemenin aramalı inceleme olup olmaması önem taşır. Vergi Usul Kanununun “Arama yapılabilecek haller” başlıklı 142 nci maddesi uyarınca; ihbar üzerine yapılan aramada ihbar sabit olmazsa nezdinde arama yapılan kimse muhbirin adının bildirilmesini isteyebilir, bu takdirde, vergi dairesi muhbirin ismini bildirmeye mecburdur.

Dolayısıyla yapılan ihbar nedeniyle mükellef için aramalı inceleme yapılmasına karar verilmiş ve arama neticesinde ihbarın asılsız olduğu anlaşılmışsa mükellefin muhbirin kimliğini öğrenme hakkı vardır. Asılsız ihbar nedeniyle hakkında arama kararı çıkarılan ve mağdur olan mükellef, muhbirle ilgili cezai ve tazminat davası açabilmek için ilgilinin kimliğine ihtiyaç duyar. Maddede, aramalı incelemede asılsız ihbar durumunda mükellefin muhbirin kimliğini öğrenme hakkı kanun düzeyinde sağlam bir zemine oturtulmuştur. Sadece mükellefin muhbirin adını öğrenme hakkında değil, idarenin de muhbirin ismini bildirme yükümlülüğünden bahsedilmiştir. Aslında bu yükümlülük, aynı zamanda ihbarları değerlendiren birimlere, ihbarcının gerçek kimliğini teyit etmeden ihbara dayanarak incelemeye başlamamaları sorumluluğunu da yüklemektedir.

Kendisine ihbar ulaşan Vergi Denetim Kurulu, Gelir İdaresi Başkanlığı gibi birimler ilk önce ihbar dilekçesinde ihbarcının adı, soyadı, ıslak imzası, adres bilgilerinin bulunup bulunmadığına bakmalı; sonrasında ihbar mektubunda yazan ismin gerçek bir kişiye ait ve o kişi tarafından mı yazıldığı hususunu teyit etmelidir. Bu işlemleri yapmadan ihbarları işleme koyan birim yöneticilerinin veya yetkilendirdiği kişilerin cezai ve hukuki sorumlulukları söz konusu olacaktır.

3.2. NORMAL İNCELEMELERDE

Aramalı inceleme dışındaki vergi incelemelerinde ihbarın asılsız çıkması durumunda, muhbirin kimliğinin mükellefe bildirilip bildirilmeyeceği yönünde bir belirleme ve idareye yüklenmiş doğrudan bir yükümlülük mevzuatımızda yer almamaktadır. Vergi Usul Kanununun 140 ıncı maddesinde yer alan incelemede uyulacak usul ve esaslar ve bu kapsamda yayımlanan mevzuat çerçevesinde mükellefe incelemenin gerekçesinin bildirilmesi zorunluluğu vardır. Ancak, incelemelerde mükellefe inceleme gerekçesinin bir ihbar olduğu hususunun bildirilmemesi tercih edilmektedir. İncelemeye başlama tutanaklarının, incelemenin gerekçesi satırı, çoğunlukla, “Başkanlıkların … tarih ve … sayılı yazıları” gibi mükellefe gerekçe hakkında hiçbir fikir vermeyen ifadelerle geçiştirilmektedir. Dolayısıyla mükellef incelemenin bir ihbar neticesinde başladığı hususunu bilmediği için ihbarcının kim olduğunu da araştırma şansı kalmamaktadır.

Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, normal incelemelerde muhbirin kimliğinin mükellefe bildirileceği yönünde açık bir düzenleme bulunmadığı gibi, idare de incelemenin bir ihbara dayandığı bilgisini mükellefe özellikle vermek istememektedir. Peki mükellef idareden bilgi edinme kapsamında incelemenin bir ihbara dayanıp dayanmadığını sorması durumunda ne olacaktır? İdarenin incelemenin ihbara dayandığı bilgisini vermesi gerekir. Ancak, ihbar gerçek çıkmışsa, muhbirin kimliği verilmez.

İhbar asılsız çıkmışsa, muhbirin kimliği mükellefe bildirilir mi?

Kanaatimiz idarenin bu konuda olumsuz bir tavır içinde olacağı yönündedir. Böyle tavır karşısında mükellefin TCK’nın 267 nci maddesinde düzenlenen “İftira” suçunun unsurlarının oluştuğunu düşünmesi durumunda, konuyu ceza davasına konu ederek ve failin isminin ilgili vergi denetim birimlerinde bulunduğunu bildirerek failin tespitini talep etmek suretiyle, muhbirin kimliğini dava dosyası üzerinden öğrenmesi ve muhbirle ilgili ceza ve tazminat davası sürecini yürütmesi mümkün olabilecektir.

  1. SONUÇ

Mükelleflerin haklarında ihbarda bulunan kişilerin kimliğini öğrenme hakkının asılsız çıkan ihbarlar nedeniyle bulunduğunu söylemek mümkündür. Aramalı incelemelerde asılsız çıkan ihbar konusunda vergi idaresinin muhbirin ismini mükellefe bildirme yükümlülüğü VUK 142 nci maddede açıkça düzenlenmiştir. Buna karşılık normal incelemelerde asılsız çıkan ihbarlar nedeniyle idareye muhbirin kimliğini bildirme konusunda açık bir yükümlülük söz konusu değildir. Mükellef Türk Ceza Kanunu 267 nci maddesinde düzenlenen “iftira” suçunun unsurları ile kendisinin karşı karşıya kaldığı durumu değerlendirerek, iftira suçunun oluştuğu yönünde yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunabilir. İftira fiilini işleyen failin kimliğinin ihbar üzerine incelemeyi başlatan denetim biriminde olduğundan bahisle, ilgili birimden temin edilmesini talep edebilir. Böylece, mükellef dolaylı da olsa muhbirin kimliği ortaya çıkarılabilecektir. Bu aşamadan sonra ceza davası yanında asılsız ihbarda bulunan hakkında hukuk davası da açılabilecektir.

 

 

[1] Vergi Denetim Kurulu Bünyesindeki şube müdürlüklerinden birinin İhbar ve Şikayetleri Değerlendirme Şube Müdürlüğü olması, ayrıca ihbarları değerlendirmek için özel ihtisas komisyonlarının oluşturulmuş olması, ihbarların vergi incelemesindeki önem ve ağırlığına işaret etmektedir.

[2] 1905 sayılı Kanun 31/12/1931 tarih ve 1993 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış ve yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir. Her yıl muhbirlere milyonlarca lira ikramiye verilmektedir.

 

Not: Yazını tüm hakları yazarına aittir. Yazar ismi ve vergidosyasi.com adresindeki yayımlanma linki belirtilmeden alıntı yapılamaz. AYNEN YAYIMLANAMAZ.