DOSYA

RANT KAVRAMI, RANTIN KAYNAĞINA İLİŞKİN YAKLAŞIMLAR VE RANT TÜRLERİ

RANT KAVRAMI

Rant (rent) kavramı İngilizce’de bir yerin kiraya verilmesi anlamında kullanılmaktadır. Fransızca’daki rente kelimesi ise emeğe dayanmayan her türlü geliri ifade eden bir terimdir. İktisat literatüründe ise arzı uzun dönemde sabit olan üretim faktörlerinin fiyatı rant olarak ifade edilmektedir (Çaha 2003, 47).

Emekten üretilen bir kavram olan rant, William Petty[1] tarafından ortaya atıldıktan uzunca bir süre sonra, Adam Smith tarafından kâr ve ücret gibi malın değerlerinden biri olarak tanımlanmış ve Smith’in teorisinin odak noktasını oluşturmuştur (Turan 2009, 35).

Malthus’a göre rant; “Tanrı’nın insana bahşettiği toprağın en değerli niteliğinin –onu işlemek için gerekli olandan daha fazla insana bakabilme niteliğinin- doğal bir sonucudur” ve rant, toprağın verimliliğinden kaynaklanan farklılıklara dayanır (Malthus 1964, 148-149).

Ricardo ise rantı; “Toprağın özgün ve yok edilemez güçlerinin kullanılarak elde edilen üründen toprak sahibine ödenen parça” olarak tanımlar. Ricardo’ya göre toprağın farklı kalite ve konuma sahip olması rantın ortaya çıkmasının nedenidir. Ancak burada farklı kalitede topraklar bulunması gerekir ki, rant ortaya çıkabilsin. Çünkü rant, bu farklı kalitedeki topraklarda eşit sermaye ve emek kullanılarak elde edilebilir (Ricardo 1997, 61-65). Bu kapsamda Ricardo’nun rant kuramında topraklar en verimlisinden en az verimli olanına göre sıralanmakta ve rekabet her zaman toprak sahibinden toprak kiralayan kapitalist çiftçiler arasında kâr oranının eşitlenmesine dayanmaktadır (Hunt 2005, 132).

Ondukuzuncu yüzyılın önemli iktisatçılarından biri olan ve rantı bütün üretim girdilerine uygulayan(Kazgan 1991, 79-80) Senior ise, toprak sahibinin çıkarları ile kamunun çıkarının örtüşeceğini iddia ederek, kar ve ücret olarak nitelendirilen unsurların önemli oranda rant içerdiğini belirtir. Ona göre herhangi bir işçi ya da kapitalist, rakipleri tarafından yeniden üretilemeyecek bir avantajdan yararlanırsa bu durumda ücretlerin ya da kârların bir bölümü rant olur(Turan 2009, 38).

Devletin piyasaya müdahalesini savunan neo-klasik iktisatçılardan ve kentsel rant konusundaki çalışmaların önemli referanslarından birisi olan Marshall’a göre rant, toprağın bereketliliğinden yaratılan bir artıktır ve toplumsal bir maliyet gerektirmemektedir (Turan 2009, 39). Bu kapsamda Marshall’ın da rant konusundaki görüşleri Ricardo’ya yakındır.

Marx tarafından modern rant kuramının asıl bulucusu olarak nitelendirilen James Anderson, farklılık rantı kategorisini saptamış ve kapitalist toprak rantı üzerindeki burjuva teorisini tamamlayan Ricardo’ya öncülük etmiştir (Turan 2009, 36).

Ondokuzuncu yüzyıl Britanya’sındaki üretim ilişkilerinden yola çıkan Marx ise çalışmalarında ranta ayrı bir bölüm ayırır ve bu bölümü “Artık Karın Toprak Rantına Dönüşmesi” olarak ifade eder. Rant kuramı Marx için, sermaye analizinin tamamlanması demektir. Kapitalist çiftçinin, toprağını kiraladığı toprak sahibine, kira karşılığında sermayesinin bir kısmını ödemesi ranttır. Toprak üzerinde sermaye yoluyla yapılan çeşitli iyileştirmeler toprak rantının bir bölümünü oluşturur. Topraktaki rant artırımı ise sermayenin faizinin toprağa yatırılması, toprak satılmak istenildiğinde bunun toprağın fiyatına eklenmesi ile oluşur.(Marx 1990, 543-714)

Bu kapsamda genel anlamıyla, bir toprak parçasını kullanmak isteyenin, o toprak parçasını belirli bir süre kullanmak için toprak sahibine ödediği bedel olarak tanımlanabilecek olan rant, bu anlamda, toprak sahiplerinin üretime herhangi bir katkıda bulunmaksızın üretimden aldıkları pay olarak tanımlanmaktadır. Buna göre rant; üretim faktörlerinden olan toprağın, üretimden aldığı paya verilen isimdir.

RANTIN KAYNAĞI VE ORTAYA ÇIKIŞINA İLİŞKİN YAKLAŞIMLAR

Rantın kaynağı ve ortaya çıkışı konusunda literatürde klasik yaklaşım ve marksist yaklaşım olmak üzere iki farklı yaklaşım bulunmaktadır.

Klasik yaklaşımda rant, bir üretim faktörüdür ve toprağın fiyatı olarak ele alınır. Bu yaklaşımın öncülerinden David Ricardo (Ricardo 1821), rantın temelini toprağın verimliliğine dayandırmaktadır. Ricardo’ya göre bir toprağın gelirini topraklar arasındaki verim farkı sağlar ve toprakların birbirinden farklı özelliklere sahip olması rantı yaratır. Ricardo’ya göre rant, her zaman eşit miktarlardaki iki sermayenin ve emeğin kullanımı sonucunda elde edilen ürünler arasındaki farktır (Akın 2007, 13).

Marx’a göre ise Ricardo, belirttiği rant olgusu ile farklılık rantını kastetmektedir, çünkü Ricardo farklılık rantından başka rant olmadığını varsaymaktadır (Marx 1990, 574). Marksist rant analizi ise, toprağın kendisi, toprak mülkiyeti ve sermaye arasındaki üçlü arasında yapılmaktadır. Marx’a göre rant, bir miktar toprağın kullanma hakkını elde etmek için toprak sahibine bir bedel ödenmesidir (Akın 2007, 13-15).

Sanayi kapitalizminin geliştiği 19. yüzyılda toprak rantının sermaye birikiminin kaynaklarından biri olduğu kabul edilmiştir. Kapitalist sistemde, toprak sahibine toprağını üretim alanına yatırma karşılığında belirli dönemlerde bir miktar para ödenmektedir. İşte toprak sahibine, toprağını kiralamayı/kullandırmayı kabul ettiği dönemler için ödenen bu para toprak rantıdır. Bu nedenle toprak rantı mülkiyetin değer ürettiği biçimidir.

Bu kapsamda kapitalist sistemde elde edilen artı-değerin bir bölümü toprak rantı olarak toprak sahibine verilmektedir ki, toprak sahibine verilen bu pay, yalnızca o kişinin salt toprağın sahibinden olmasından ve hiç kimsenin o toprağı izinsiz işleme hakkının olmamasından kaynaklanmaktadır (Akın 2007, 16-17).

Diğer taraftan toprakta yapılan tüm iyileştirmeler toprağa artı bir nitelik kazandırır. Marx, toprağa geçici ya da sürekli bir biçimde yatırılan sermayeyi toprak sermaye olarak adlandırmakta ve bunun sabit sermaye kategorisine dâhil olduğunu ifade etmektedir. Buna göre toprağa eklenen sermayenin faizi ve topraktaki iyileştirmeler toprak rantının bir kısmını oluşturabilir ama bu gerçek toprak rantı değildir. Toprak sahibi toprağını yeniden kiralarken toprağa yatırılan sermayenin faizini toprak rantına ekler. Bu şekilde rantı artırmış olur ve toprak değerini yükseltir. Satış yapılacaksa, yalnızca toprak değil, aynı zamanda toprağa eklenen sermaye de satılmaktadır. Böylece toprak sahibi kendisi hiçbir faaliyette bulunmadığı halde toplumsal gelişmenin yarattığı bir kazanç elde eder (Marx 1990, 548).

Kapitalizmin egemen olmaya başladığı 19. yüzyılda sermaye birikiminin kaynağını bulmaya yönelik olarak yapılan çalışmalar sonucunda, toprak rantının da sermaye birikiminin kaynaklarından birisi olduğu kabul edilmiştir. Tarımdaki kapitalist ilişkilerin bir yansıması olarak ortaya çıkan toprak rantı konusunda, Smith, Ricardo ve Marx tarafından yapılmış olan çalışmaların etkisi günümüze değin sürmüştür. Ricardo’nun katkısıyla saptanmış olan farklılık rantı kategorisi, konum ve yerleşme kuramları adıyla, neo-klasik kuramcılar tarafından kent kuramlarına uygulanmıştır. Bu kuramlarda, çoğunlukla firmaların ve bireylerin yerleşim yeri seçiminde, merkeze uzak olmaktan kaynaklanan ek maliyetleri esas alınmıştır. Marx ise, Ricardo’nun kuramına karşı önemli eleştiriler getirerek, topraktaki özel mülkiyet sahipliğinin etkisini mutlak rant kavramıyla açıklamıştır (Turan 2009, 13-14).

Bu kapsamda görüleceği üzere, literatürde rant konusunda, mutlak rant ve farklılık rantı olarak adlandırılan ikili bir ayrım yapılmakta olup, aşağıdaki alt bölümlerde bu rant kategorileri üzerinde durulacaktır.

MUTLAK RANT

Daha önce de belirtildiği üzere rant, üretim faktörlerinden toprağın, üretimden aldığı paya verilen isimdir. Diğer taraftan, toprağın kıt olması nedeniyle, kısa veya uzun dönemde sağlayacağı bir rant söz konusu olacak olup, işte toprağın sınırlı, kıt olması nedeniyle ortaya çıkan bu ranta “mutlak rant” veya “kıtlık rantı” adı verilmektedir (Aktan 2003, 16).

Bu anlamda rant, Ricardo’nun deyimi ile doğanın cömertliğinden değil, aksine cimriliğinden doğmaktadır. Ricardo, rantın toprağın kıt olması ve bunun sonucunda fiyatların artması ile elde edilen bir değer olduğunu ifade etmektedir (Aktan 2003, 17).

Türkiye’deki kentsel rant olgusunu, Devlet mülkü olan toprakların özel mülkiyete dönüşmesi bağlamında ele alan Turan ise, topraktaki özel mülkiyet sahipliğinin rant oluşumu ve bölüşümü sürecine olan etkisini ele alarak, mutlak rantı bu yanıyla, devlet mülkiyetinden özel mülkiyete geçiş sürecinde toprağın nitelik değiştirmesi ve bu arada ortaya çıkan ranta el konulması olarak tanımlanmakta; farklılık rantını ise kentsel topraklar üzerindeki sermaye yatırımlarının etkisi bağlamında ele almaktadır (Turan 2009, 15-16).

Marx’a göre mutlak rant, en yalın haliyle, topraktaki özel mülkiyet tekelinden kaynaklanmaktadır ve ham ürünün ortalama fiyatı üzerindeki fazla değer olarak kapitalizmin asli unsurudur (Marx 1999, 118-120). Mutlak rantın bu yönü ekonominin çeşitli sektörleri arasındaki rekabetin de önemli bir koşuludur. Çünkü, mutlak rant, toprak üzerindeki salt hukuki mülkiyetin yanı sıra, özel toprak mülkiyetindeki tekele bağlı ve onun nedeni olarak ortaya çıkan tekel fiyatının, değerinin ve üretim fiyatının oluşmasından kaynaklanmaktadır (Bottormore 2002, 588-589).

Lenin de mutlak rantın toprak tekelinin sonucu olduğunu belirtir. Lenin’e göre, toprağın kıtlığı, toprağın mülkiyet haklarının konusu olmasından değil, ekonominin bir konusu olarak tekelleşmesinden kaynaklanmaktadır. Yani toprak ile ekonomik faaliyetler arasındaki ilişki toprağın kıtlığına yol açmaktadır. O halde toprak mülkiyeti Lenin için bir tekeldir; toprak sahibi bu tekele dayanarak çiftçiden rant alır ve rant çeşitli sermaye yatırımlarının üretkenliklerindeki farklılıkla ilgisi olmayan ve topraktaki özel mülkiyetten kaynaklanan mutlak ranttır (Lenin 1996, 74-75).

Ancak Marx, mutlak rantı ele alındığı kitabının ilgili bölümünde toprağın salt hukuki sahipliğinden dolayı sahibine rant getirmediğini belirtmiştir. İktisadi koşullar toprağın bir rant getirinceye kadar kullanım dışında kalmasına izin verir. Bu durum toprağın artmasına ya da azalmasına yol açmazken, piyasa unsuru haline gelen toprak miktarını değiştirebilir. Dolayısıyla rantı önceleyen toprak mülkiyetidir ve mutlak rant topraktaki özel tekel mülkiyetidir (Turan 2009, 47-48).

FARKLILIK RANTI (DİFERANSİYEL RANT)

Kentsel topraklarda rantın etkisini açıklamak üzere kullanılan bir diğer rant kategorisi ise “farklılık rantı” veya “diferansiyel rant” olarak adlandırılan rant kategorisidir.

Marx, farklılık rantını, verimli topraklarda üretilen ürünün pazar fiyatının, yine o topraklardan çıkarılan ürünün değeri üzerindeki fazla ve toprağı işleme tekelinden kaynaklanan rant olmak üzere iki biçimde inceler (Marx 1999, 118-120). Farklılık rantının ilk biçimi “konum rantı” ve “verimlilik rantı” olarak ikiye ayrılırken; farklılık rantının ikinci biçiminde böyle bir ayrıma gidilmez. Bu rant kategorisinde aynı toprağa yatırılan farklı oranlarda sermayenin topraktan elde edilen ranta etkisi önem taşımaktadır (Turan 2009, 54-55).

Bu kapsamda Marx, farklılık rantını meydana getiren üç etkenden bahsetmiştir. Bunlar (Marx 1990, 566-655);

  • Çeşitli topraklar arasındaki verimlilik farkı,
  • Pazarla olan ilişkisi bakımından topraklar arasındaki konum farkları,
  • Toprağa yatırılan ek sermayeden sağlanan verimlilik farkları.

Marx, farklı konumlarda ve farklı özellikleri olan çeşitli toprak kombinasyonlarının farklı sınırlamalarla ve farklı sermaye nitelikleriyle işlendiklerinde çeşitli farklılık rantlarının oluştuğunu belirterek farklılık rantını ikiye ayırmıştır. Farklılık Rantı-1, toprağın doğal verimliliğindeki farklardan doğar. Farklılık Rantı-2 ise aynı ya da farklı toprak parçalarına yatırılan farklı üretkenlikteki sermayeler sonucunda oluşur. Topraktaki iyileştirmeler sonucunda elde edilen fazla kar, Farklılık Rantı-2’yi oluşturur (Marx 1990, 566-655).

Marx’a göre, farklılık rantının birinci biçimi toprağın verimliliği ve konumuyla ilgilidir. Verimlilik rantı, aynı ölçüde farklı toprak parçalarına uygulanan eşit oranlardaki sermayenin eşit olmayan sonuçlarından kaynaklanmaktadır. Yani ölçüleri aynı olan iki farklı toprağa aynı oranda sermaye yatırımı yapılsa bile ortaya çıkan rant farklı olur. Bunun nedeni, bu toprakların verimliliklerinin birbirinden farklı olmasıdır. Konum rantı ise, eşit olmayan toprak parçalarının eşit olanlara dayanılarak hesaplanan sonuçlarıdır (Marx 1990, 573-575).

Marx’a göre kentsel topraklarda yalnızca en verimli topraktan en verimsiz toprağa doğru gidiş söz konusu değildir. En verimsiz nitelikteki topraklardan en verimli toprağa doğru gidişin olanaklı olduğu görülmektedir. En verimsiz toprak çeşitli tahsis mekanizmaları veya plan kararlarıyla en verimli toprak haline kolayca dönüşebilmektedir. O halde farklılık rantının birinci biçimi toprağı işleme tekelinden kaynaklanmaktadır. Bu tekel, farklılık rantının oluşmasının nedenidir; kaynağı değildir. Diğer taraftan, verimli toprakları işletenler, verimsiz toprakları işletenlere göre daha fazla artı değer elde ederler. Burada ortaya çıkan ve toplumsal üretim fiyatının üzerinde kalan bu ek farklılaşmış gelir, farklılık rantına dönüşür (Turan 2009, 55-56).

Farklılık rantının ikinci biçiminde ise –birincinin aksine- farklı üretkenlikteki sermayelerin art arda aynı toprak parçasına ya da yan yan farklı toprak parçalarına yatırılması söz konusudur. Yani toprak, sermaye yatırımından dolayı farklılık gösterir (Marx 1990, 597).

Marx’ın farklılık rantının birinci biçimi, sadece verimli ve konumu iyi olan topraklarda ortaya çıkar. Ancak farklılık rantının ikinci biçiminde en verimsiz toprakta bile rant ortaya çıkar.

Neo-klasik anlayışta ise farklılık rantının kentsel rant kuramlarına uygulanması konusunda Von Thünen-William Alonso modeli dikkate alınmaktadır. Von Thünen’in kuramında rantın, tarımsal toprağın pazar kentine olan uzaklığından kaynaklanan farklı ulaşım maliyetlerine göre oluştuğu kabul edilmektedir. Bu nedenle, pazar kentine yakın olan toprak sahipleri bundan dolayı konum rantına sahip olmaktadırlar (Ertürk 1997, 173-174).

Alonso’nun kuramı ise önerilen rant fonksiyonuna dayanmakta ve bu kuram yoluyla bir firmanın kent içinde yer seçimi kararları ve bunun firmaya olan etkisi incelenmek istenmektedir. Buna göre belirleyici olan firmanın merkeze olan uzaklığına göre ödemeye razı olduğu rant miktarıdır (Ertürk 1997, 174-175). Alonso, kentsel topraklar ile tarımsal toprakları aynı kuramsal yaklaşımla bütünsel bir biçimde ele almaya çalışmakta ve tarımsal topraklardaki rant olgusu için Ricardo’dan yararlanmaktadır. Dolayısıyla Alonso, kentsel toprak konusunda Von Thünen’in, tarımsal topraklar konusunda ise Ricardo’nun görüşlerini birleştirerek, ancak özel mülkiyet olgusunu göz ardı ederek, yerleşmeye dayalı yeni bir rant kuramı inşa etmeye çalışmıştır (Turan 2009, 61).

Neo-Ricardocu Alonso, Marx’ın rant konusundaki görüşlerine başvurmadan geliştirmiş olduğu kuramında, rant konusundaki yaklaşımları da sınıflandırmıştır. Ona göre, kentsel rant kuramı Von Thünen ile başlamaktadır. Diğer kuramcılar ise, kentsel ulaşımı temel alan Richard M. Hurd (1903), marjinal maliyet yaklaşımını kullanan Alfred Marshall (1920), ulaşım maliyetlerinin etkisine yönelen Robert M. Haig (1926), ekolojistler ya da Chicago Okulunun temsilcileri olan Robert E. Park, Ernst W. Burgess (1925), Amos H. Hawley (1950) ve daha sonra bu konuda çalışma yapan Ralph Turvey (1957), Paul F. Wendt (1958), Lowdon Wingo’dur (1960) (Turan 2009, 60-61).

Marksist yaklaşımın sonraki dönemlerdeki temsilcilerinden biri olan Harvey ise, Von Thünen türü modellerin tamamen farklılık rantı kavramına dayandığını ve bu modellerin analizlerini göreli mekânlarda kurduklarını belirtir. Harvey’e göre, bu modellerde mutlak ve tekelci rant önemsiz görülmekte ve bireysel toprak parselleri üzerinde bireysel tekelci denetim öngörülmesine karşın, Ricardo’nun yaptığı gibi özel mülkiyetten kaynaklanan mutlak rantın etkisi ihmal edilmektedir. Harvey, bunların ampirik olarak anlamlı göründüğü için tercih edildiğini, ama bu modelleri genel bir toprak kullanımı kuramı açısından kullanmanın tehlikeli olduğunun altını çizer. Harvey’e göre, bu modellerin ampirik gücü kent merkezinden uzaklığın ulaşım ve iletişim maliyetine neden olması gibi bir varsayıma dayanır ki Harvey (2013, 166-174) , “toprak değerlerinin kent merkezinde tepe noktasına erişmesinin farklılık rantı ve marjinal üretkenlikle ilgisi olması gerekmeyen güçlerin bir sonucudur” diyerek bu varsayıma itiraz eder. Örneğin tekelci rantların ve mutlak rantların da merkez ya da yakınında yerleştiğini söyler.

Neo-Ricardocu iktisatçılar ise çoğunlukla, onun kuramıyla sınırlı olmak üzere kentsel topraklar açısından farklılık rantı konusunda öneriler getirmişlerdir (Turan 2009, 55). Onlara göre toprağın, verimliliği, belli merkez ve hizmetlere yakınlığı gibi özelliklerinden kaynaklanan ranta farklılık rantı (diferansiyel rant) denilmektedir (Aktan 2003, 16).

Kentsel topraklarda ise farklılık rantı; “konum rantı” veya “erişebilirlik rantı” olarak tanımlanmaktadır. D. Ricardo, yerleşim yeri seçiminden yola çıkarak, farklılık rantı kategorisini ortaya koymuş ve bu kategori “konum ve yerleşme kuramları” adıyla, neoklasik iktisatçılar tarafından, kent kuramlarına uygulanmıştır.

TEKEL RANTI

Literatürde kimi zaman mutlak rant ile iç içe geçmesine rağmen, bazı düşünürler tarafından bahsedilen bir başka rant kategorisi de tekel rantı olmuştur.

Bu kapsamda tekel rantı yeryüzünün tekel altına alınmasından ve toprak sahiplerinin rekabetinden kaynaklanır. Akın’a (2007, 39-41) göre tekel rantı, genel üretim maliyetleri ve ürün değerinin ortaya çıktığı fiyattan bağımsız olarak alıcının satın alma isteği ve ödeme olanakları tarafından belirlenen tekelci bir fiyatın uygulanması olanaklı olduğu için oluşur

Tekel fiyatı uygulanması fırsatı, toprak sahibine tekel rantı elde etme imkânı verir. Öte yandan mutlak ve tekel rantı durumunun her ikisinde de tekel fiyatı vardır. Ama mutlak rant durumunda tekel fiyatını belirleyen ranttır. Tekel ve mutlak rant arasındaki ayrımı Harvey, tekel rantının bireysel düzeyde işlediği (belli birisinin bir başkasının özellikle istediği ya da ihtiyaç duyduğu bir şeye sahipliği); mutlak rantın ise belli bir üretimde, üretimin genel koşullarından doğduğu (bütün tarımsal toprak sahiplerinin, düşük gelirli konutlarının vb. koşullarını belirleyen şeyin sınıf tekeli olgusu oluğu) yaklaşımı ile yapmaktadır (Harvey 2013, 168)

03.04.2017

Dr. Hasan AYKIN

Bu çalışmadaki katkılarından dolayı Mustafa ÖCELAN’a müteşekkirim.

Kaynakça

Akın, E. (2007). Kentsel Gelişme ve Kentsel Rantlar: Ankara Örneği. Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi (Kent ve Çevre Bilimleri) Anabilim Dalı.

Aktan, C. C. (2003). Görünmez Ayak ve Milletlerin İsrafı: Rant Kollama. C. C. Aktan içinde, Yasal Soygun Çıkar Grupları ve Rant Kollama (s. 15-34). İstanbul: Zaman Kitap.

Bottormore, T. (2002). Marksist Düşünce Sözlüğü (Yayına Haz.). (M. Tunçay, Çev.) Ankara: İletişim Yayınları.

Çaha, H. (2003). Rant Kollayan Bir Topluma Doğru. C. C. Aktan içinde, Yasal Soygun Çıkar Grupları ve Rant Kollama (s. 45-88). İstanbul: Zaman Kitap.

Ertürk, H. (1997). Kent Ekonomisi. Bursa: Ekin Kitabevi, 2. Baskı.

Harvey, D. (2013). Sosyal Adalet ve Şehir. (M. Moralı, Çev.) İstanbul: Metis Yayınları, 4. Basım.

Hunt, E. K. (2005). İktisadi Düşünce Tarihi. (T. Günay, Çev.) Ankara: Dost Kitabevi.

Kazgan, G. (1991). İktisadi Düşünce ve Politik İktisadın Evrimi. İstanbul: Remzi Kitabevi, 5. Baskı.

Lenin, V. (1996). Tarımda Kapitalizm. (S. Güvenç, Çev.) Ankara: Sol Yayınları.

Malthus, T. R. (1964). Principles of Political Economy. New York: Augustus M. Kelly.

Marx, K. (1999). Artı Değer Teorileri İkinci Kitap. (Y. Fincancı, Çev.) Ankara: Sol Yayınları.

Marx, K. (1990). Kapital III. Cilt. (E. Yayınları, Dü., & A. Bilgi, Çev.) Ankara: Sol Yayınları.

Ricardo, D. (1997). Ekonomi Politiğin ve Vergilendirmenin İlkeleri. (T. Ertan, Çev.) İstanbul: Belge Yayınları.

Ricardo, D. (1821). On the Principles of Political Economy and Taxation. Londra.

Turan, M. (2009). Türkiye’de Kentsel Rant Devlet Mülkiyetinden Özel Mülkiyete. Ankara: Tan Kitabevi, 1. Baskı.

 

 

 

 

[1] Bir malın üretimi için harcanan emeğin değerini aşan kısmını artı değer olarak ifade eden Petty, artı değeri farklı öğelere ayrıştırmamış ve artı değerin tamamını rant olarak tanımlamıştır (Selik 1982, 6-7). Bu bağlamda Petty, rant kavramını ilk kullanan iktisatçı olarak da nitelendirilmektedir.