AKLAMA VE TERÖRÜN FİNANSMANI

Kara Para Aklama İle Mücadelede Nakit İşlem Bildirimi ve Türkiye Uygulaması

I- GİRİŞ

Küreselleşme ve gelişen teknolojik imkanların da etkisiyle yirminci yüzyılın sonlarına doğru organize suç örgütleri uluslararası bir nitelik kazanmış, öteden beri uluslararası nitelikte olanlar ise etki ve güçlerini artırmışlardır. Organize suç örgütlerinin her geçen gün daha da güçlenmesi ülke düzeyinde olduğu kadar uluslararası alanda da bir güvenlik sorunu olarak algılanmaya başlamıştır. Organize suç örgütlerinin devletleri ve uluslararası toplumu tehdit eder bir nitelik kazanmasında, bu örgütlerin elde ettikleri suç gelirlerinin (proceeds of crime) devasa boyutlara ulaşması ve bu suç gelirlerinin ekonomiye ve özellikle finansal sisteme sokularak aklanması (laundering) konusundaki yetenekleri büyük ölçüde etkili olmuştur.

Aklama, geniş anlamda, suçluların suçlarını gizleyebilmek ve suç gelirlerine yasal görüntü kazandırmak amacıyla, suçtan elde ettikleri malvarlığı değerlerinin niteliğini, kaynağını, yerini, durumunu, hareketini ve kime ait olduğunu saklama, örtme veya olduğundan farklı gösterilmesine yönelik işlem ve faaliyetlerdir. Suç geliri aklanarak, yasal gelir görüntüsü kazanır. Aklama fiili ile bir taraftan suç gelirine kaynaklık eden öncül suçtan(1) (predicate offence) uzaklaşılırken diğer yandan suç gelirlerinin müsaderesinin önüne geçilmesi amaçlanır.

Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir tahmine göre bir yılda tüm dünyada aklanan kara para miktarı 0,5- 1,5 trilyon dolar civarındadır. IMF bu rakamı daha sonraki yıllar için maksimum 2 trilyon dolar olarak tahmin etmiştir(2). 2000’li yıllara ilişkin olan Birleşmiş Milletler tahmininde aklanan kara paranın dünya yurtiçi gayrisafi hâsılalarının toplamının yüzde ikisi ila beşi arasında olduğu varsayımı esas alınmıştır. 2007 yılında dünya yurt içi gayrisafi toplam hâsılasının 70 trilyon dolar civarında olduğu dikkate alındığında aklanan kara para rakamının 1,4 ila 3,5 trilyon dolar arasında değiştiğini söylemek mümkündür.

Aklanan büyük miktardaki para ve diğer ekonomik değerler, organize suç örgütlerine ekonomik gücün yanında prestij ve politik nüfuz da sağlamaktadır(3). Böylece suçlular bir iş adamı veya sanayici maskesi ile toplumda saygın bir kimlikle yaşamlarını sürdürme imkanı elde etmekte; siyasete, yargıya ve bürokrasiye daha kolay sızabilmektedirler.

Organize suç örgütleri hükümetlere, parlamentolara, polis yönetimine ya da adliye sarayına sızacak kadar güç kazandığında ise artık kendilerini vuracak kolu felce uğratma gücü de kazanarak gerçek ve sürekli bir dokunulmazlığa kavuşmaktadırlar(4). Bu açıdan günümüz dünyasında aklama, gerek ülke düzeyinde hükümetlerin ve gerekse uluslararası düzeyde politika yapıcılarının önündeki en temel sorunlardan birisi haline gelmiştir. Bu sorunla mücadele için klasik suçla mücadele yöntemlerinin yanında, suç geliri elde edenleri bu gelirden mahrum bırakmaya yönelik önleyici tedbirler (preventive measures) her geçen gün daha fazla önem kazanmaya başlamıştır.

Yasa dışı yollarla elde edilen suç gelirlerinin, başka bir deyişle kara paranın (dirty money) ekonomiye, özellikle de finansal sisteme sokulmasını önlemede, aklama ile mücadele ve bu mücadele kapsamında getirilen önleyici tedbirler büyük önem arz etmektedir. Aklama ile mücadele sistemi içinde yer alan önleyici tedbirlerle ulaşılmak istenen nihai amaç, suç geliri elde edenleri bu gelirden mahrum bırakmak suretiyle öncül suçların cazibesini azaltmaktır. Çaldığı malların hiç alıcısı olmayan bir hırsızın, şahsi ihtiyaçlarında kullanma dışında, bu malı çalmaya devam etmesi anlamsızlaşır(5).

Aklama ile mücadele kapsamında getirilen önleyici tedbirler ile başta finans kesimi olmak üzere yükümlülerin aklamada araç olarak kullanılmasının önlenmesi, aklayıcıların tespit edilmesi, suç gelirlerinin müsaderesi amaçlanır. Bunun için diğer klasik suçlarla mücadeleden farklı olarak özel kesimdeki bazı aktörlere önemli yükümlülükler getirilmiştir. Bu aktörlerin başında da bankalar ve diğer finansal kuruluşlar gelmektedir. Getirilen yükümlülükler esas itibariyle yükümlülerin müşterilerini tanımalarını (know your customer – KYC, veya customer due diligence-CDD), müşterilerine ve işlemlere ilişkin belge ve kayıtları muhafaza ve istenildiğinde yetkili otoritelere ibraz etmelerini, şüpheli işlem bildirimi başta olmak üzere mali istihbarat birimine(6) (Financial Intelligence Unit –FIU) bildirimde bulunmalarını içermektedir. Bu yükümlülükler içinde bildirimler mücadele sisteminin sıklet noktasını oluşturmaktadır.

II- GENEL OLARAK BİLDİRİMLER

Aklama ve terörün finansmanı ile mücadele kapsamında yükümlülerce yapılması zorunlu olan bildirimler, aklayıcı ve terörü finanse edenlerin finansal sistemi kendi amaçları için kullanmalarını önleme, kullananların tespit ve cezalandırılması amaçlarına hizmet eden önemli bir araçtır. Uygulaması yaygın bildirim türleri;

1- Şüpheli işlem bildirimi-ŞİB (Suspicious Transaction Report -STR)(7),

2- Nakit işlem bildirimi-NİB (Cash Transaction Report – CTR)(8)  ve

3- Uluslararası fon transferlerine ilişkin bildirimdir.

Şüpheli işlem bildirimi, Mali Eylem Görev Gücünün(9) (Financial Action Task Force- FATF) 13. tavsiyesi ile ülkelerin zorunlu olarak uygulamaya geçirmeleri istenilen bildirim türü olup, işleme konu fonların aklama veya terörün finansmanı ile ilgili olduğu yönünde şüphe veya şüpheyi gerektirecek durumun yükümlüler tarafından yetkili merkezi otoriteye bildirilmesini içermektedir. Uluslararası fon transferlerine ilişkin bildirimler ise; fonların finansal kuruluşlar üzerinden ülke dışına çıkışı ile ülkeye girişini takip amacıyla belli miktarın üzerinde ülkeye giriş ve çıkış yapan fonların yetkili otoriteye raporlanmasını içerir.

Bildirim türlerinin bazı ülkelerdeki uygulamaları konunun Türkiye açısından uygulamasının değerlendirilmesine yardımcı olmak amacı ile aşağıdaki tabloda sunulmaktadır.

Tablo:1 Bazı Ülkelerdeki Bildirim Türleri ve Limitler

Ülkeler Bildirimin Türü Limit
Almanya Nakit işlem bildirimi 12.500 €
Şüpheli işlem bildirimi Limit yok
Türkiye Nakit İşlem bildirimi Yasal altyapı var ancak, İkincil düzenleme yapılmadığı için uygulaması yok
Uluslararası fon transferlerine ilişkin bildirim İhracat, ithalat, görünmeyen işlemler ve sermaye hareketleri dışındaki işlemler nedeniyle Yurt dışına yapılan 50.000 $ ve üzerindeki transferler(10)
Şüpheli işlem bildirimi Limit yok.
ABD Nakit işlem bildirimi 10.000 $ ve üzeri
Uluslararası fon transferlerine ilişkin bildirim 10.000 $ ve üzeri
Yabancı ülke banka veya finansal kuruluşlarındaki hesapların bildirimi Yılın herhangi bir anında hesap bakiyesinin 10.000 $ veya üzeri olduğunda
Şüpheli eylem bildirimi 5.000 $
Avustralya Şüpheli işlem bildirimi Limit yok
Nakit işlem bildirimi 10.000 $
Uluslararası elektronik fon transferlerine ilişkin bildirim Limit yok
Elektronik olanlar dışında (posta, beraberinde vs.) fonların yurtdışına çıkarılması ve yurda getirilmesine ilişkin bildirimler 10.000$
Kanada Şüpheli işlem bildirimi Limit yok
Nakit işlem bildirimi 10.000$
Elektronik transfer bildirimi 10.000$
Gümrükte nakit bildirimi 10.000$

Kaynak: Hasan AYKIN, “Aklama ve Terörün Finansmanı ile Mücadelede Şüpheli İşlem Bildirim Sistemi”, Bankacılar Dergisi, Sayı: 65, Haziran 2008, s. 43

III- NAKİT İŞLEM BİLDİRİMİ

Nakit işlem bildirimi, yükümlülerin belirli bir tutarın üzerindeki nakit formundaki işlemlerinin yetkilendirilmiş otoriteye bildirmelerini veya raporlamalarını içermektedir. Bir işlemin nakit işlem bildirimi olarak kabul edilebilmesi için banknot veya bozuk paralarla yapılması gerekmektedir. Değer ifade eden diğer finansal araçlarla yapılan işlemler nakit işlem bildiriminin konusuna girmemektedir. Bu yüzden nakit işlem bildirimi, tüm finansal işlemlerin bildirimi olarak algılanmamalıdır. Daha fazla işlemin kendisine bildirilmesini isteyen mali istihbarat birimleri yukarıdaki bildirimlere ilaveten örneğin elektronik fon transferlerine ilişkin bildirimleri de devreye sokabilmektedir. Kanada Mali İstihbarat Birimi FINTRAC’a nakit işlem bildirimi yanında elektronik fon transferi de raporlanmaktadır.

Başta uyuşturucu geliri olmak üzere pek çok suç geliri büyük oranda nakit formunda elde edilmektedir. Amerika’da banknotların önemli bir kısmında uyuşturucu izine rastlanılmaktadır. Bu paraların rahat bir şekilde kullanılması için öncelikle, yetkili kamu otoritelerinin dikkati çekilmeksizin finansal sisteme sokulması gerekmektedir. Bu noktada ise aklama yöntemleri gündeme gelmektedir. Aklama yöntemlerinin aklayıcıların hayal gücü ile sınırlı olmasına rağmen, aklamada genelde üç aşamanın varlığı kabul edilmektedir. Bunlar, yerleştirme (placement), ayrıştırma (layering) ve bütünleştirme (Integration) aşamalarıdır. Yerleştirme aşamasında kara para ekonomik sisteme sokulur. Ayrıştırma aşamasında para hem kaynağından uzaklaştırılır hem de farklı ekonomik değerlere dönüştürülür. Bütünleştirme aşamasında kara para yasal bir görüntü içinde sahibine geri döner. Her aklamada üç aşamanın da tamamlanması çoğu kez gerekmez. Nakit işlem bildirimi ile aklamanın daha ilk aşaması olan yerleştirme aşamasında, nakit formundaki suç gelirinden uzaklaşmak isteyenlerin tespiti ve aklama için finansal sistemin kullanılmasının engellenmesi amaçlanır.

Bildirimi gereken nakit işlem türleri, öngörülen eşik tutarlar ile aklama ve terörün finansmanı açısından düşük risk kategorisinde olduğu için istisna tutulan işlem ve müşteri kategorileri ülkeler itibariyle farklılıklar içermektedir. FATF’in 19. Tavsiyesinde ülkelerin, belli bir tutarın üzerindeki yurtiçi ve yurtdışı tüm nakit işlemlerin ulusal düzeyde merkezi bir otoriteye bildirilmesi hususunu dikkate almaları (consider) istenilmektedir. Bu anlamda 19. Tavsiyede nakit işlem bildirimi türündeki bildirim uygulaması ülkelerin takdirine bırakılmış iken; 13. Tavsiyede şüpheli işlem bildiriminin kanun düzeyinde ve zorunlu bir uygulama olarak aklama ile mücadele sisteminde yer alması istenilmektedir.

Nakit işlem bildiriminin şüpheli işlem bildiriminden önemli bir farkı, belirlenen limitin üzerinde olan ve istisna tutulmayan tüm nakit işlemlerin yetkili otoriteye (FIU) bildirilmesidir. Oysa şüpheli işlem bildiriminde sadece şüpheli olarak değerlendirilen işlemlerin limit gözetilmeksizin yetkili otoriteye bildirilmesi söz konusudur. Bu açıdan nakit işlem bildiriminde yükümlünün gönderilecek bilgi konusunda herhangi bir inisiyatifi bulunmazken; şüpheli işlem bildiriminde yükümlü büyük ölçüde inisiyatif kullanmakta, yapacağı değerlendirme sonucunda şüpheli olduğu kanaatine ulaştığı işlemleri bildirime konu etmektedir.

Nakit işlem bildirimi başta Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Avustralya, Kanada ve Almanya olmak üzere pek çok ülkede uygulanmaktadır. Genellikle 10.000 ABD doları ve üzerindeki tüm nakit işlemlerin yetkilendirilmiş otoriteye, genellikle de mali istihbarat birimine bildirilmesi şeklinde uygulanmaktadır. Avustralya’da yılda ortalama 2 milyonun üzerinde nakit işlem bildirimi alınmaktadır(11). Bu rakam Kanada’da 2006 yılında 6 milyonu geçmiştir(12). Kanada aynı zamanda 8 milyonun üzerinde elektronik fon transfer bildirimi de almaktadır.

IV- TÜRKİYE’DE NAKİT İŞLEM BİLDİRİMİ

Türkiye’de nakit işlem bildirine yönelik ilk düzenleme, Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair 4208 sayılı Kanun’un Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi ile yapılmıştır. Maddede, yükümlülerin 5 milyar Türk Lirası (TL) veya muadili dövizi aşan her türlü alım-satım, havale, ödeme, saklama, takas, trampa, borç alma, borç verme, borcun nakli, alacağın temliki, kiralama, kiraya verme, sigortalama, mevduat veya kâr-zarara katılma hesabı açtırma, mevduat veya kâr-zarar katılma hesabından para çekme ve yatırma, mevduat hesabı niteliğindeki mevduat sertifikaları karşılığında ödeme yapılması, çek ve senet tahsili, repo ve sermaye piyasası işlemlerini MASAK Başkanlığı’na bildirmeleri zorunlu hale getirilmiştir. Ancak, söz konusu madde, 31.12.1997 tarih ve 97/10419 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile çıkarılan Yönetmelikle değiştirilmiştir. Değişiklikle, MASAK Başkanlığı’nın yükümlülerden taraf oldukları veya aracılık ettikleri, Maliye Bakanlığı’nca belirlenecek işlemlere ilişkin bilgileri devamlı olarak isteyebileceği ve Maliye Bakanlığı’nın devamlı olarak istenecek bilgileri, parasal sınırlar, yükümlü grupları, uygulama tarihi, şekil, usul ve esaslar itibariyle belirlemeye, bu bilgilerin yükümlüler nezdinde tutulmasını düzenlemeye ve belirlenecek süre ile saklanmasını istemeye yetkili olduğu düzenlemesi getirilmiştir. Maliye Bakanlığı’na verilen yetki kullanılmadığı için nakit işlem bildirimi uygulamaya geçmemiştir.

Nakit işlem bildirimi uygulamasına imkan veren düzenleme 11.10.2006 tarih ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’un 6. maddesi ile bu kez Kanun düzeyinde hukuk sisteminde yerini almıştır. Söz konusu maddenin birinci fıkrası, yükümlülerin taraf oldukları veya aracılık ettikleri işlemlerden Maliye Bakanlığı’nca belirlenecek tutarı aşanları MASAK Başkanlığı’na bildirmek zorunda oldukları düzenlemesini içermektedir. Maddeye göre devamlı bilgi verme kapsamındaki işlem türleri ile diğer usul ve esaslar Maliye Bakanlığı’nca belirlenecektir. Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmeliğin 32. maddesinde de yükümlüler tarafından devamlı bilgi verme konusu düzenlenmiş ve usule ilişkin bazı belirlemeler yapılmış olmasına karşın hangi işlemlerin bildirime konu olacağı, süre, kapsam dışı tutulacak yükümlüler, bildirim limitleri ile diğer usul ve esaslar konusunda Maliye Bakanlığı’nın yetkili kılındığı hususu tekrarlanmıştır.

Gerek 5549 sayılı Kanun’un 6. maddesi gerekse anılan Yönetmeliğin 32. maddesi ile Maliye Bakanlığı’na verilen yetkinin nakit işlem bildirimleri ile sınırlı olmayıp olağanüstü işlemlerin bildirimi, yurt dışı ve yurda transfer işlemlerinin bildirimi gibi daha pek çok bildirim yükümlülüğü getirilmesine imkan verecek nitelikte olduğunu belirtmek gerekir. Ancak Maliye Bakanlığı’nca bugüne kadar (Mart 2017) tutar, süre, kapsama dahil yükümlüler ve diğer usul ve esaslar konusunda herhangi bir belirleme ve düzenleme yapılmadığından maddenin bu haliyle uygulanma kabiliyeti bulunmamaktadır.

V- SONUÇ

Başta finansal kuruluşlar olmak üzere kara para mevzuatı kapsamında yükümlü olarak belirlenenler nezdinde nakde dayalı olarak yapılan belirli bir tutarın üzerindeki işlemlerin yetkili otoriteye, genellikle de Mali İstihbarat Birimine, bildirilmesi şeklinde tanımlanabilecek nakit işlem bildirimi aklama ve terörün finansmanı ile mücadele aracı olarak pek çok ülkede uygulama alanı bulmaktadır. Türkiye’de 1997 yılında uygulanması öngörülen ancak aynı yıl dolaylı olarak kaldırılan nakit işlem bildirimine ilişkin yasal alt yapı 18 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5549 sayılı Kanun’un 6. maddesi ile yeniden oluşturulmuştur. Ancak, nakit işlem bildiriminin uygulamaya geçebilmesi için Maliye Bakanlığı’nca işlem türleri, limitler, diğer usul ve esasların belirlenmesi gerekmektedir.

Kanımızca kara para, yolsuzluk, organize suç örgütleri ve kayıtdışı ile mücadele açısından nakit işlem bildirimleri önemli bir araçtır. Ancak, nakit işlem bildirimine ilişkin usul ve esasların belirlenmesi suretiyle uygulamaya sokulması öncesinde, bu bilgiyi alarak işleyecek birim veya birimlerin veri yığınlarını hazmetme kapasitesi, bu bilgileri güvenli bir şekilde saklama imkanları, analiz yetenekleri ve tüm bunlara ilişkin IT alt yapısı ile insan kaynağının nicelik ve niteliksel durumları özellikle analiz edilmelidir. Bu tür bildirimlerin, yükümlülere ve özellikle finansal kuruluşlar ve bu kuruluşlar nezdinde iş yapan kişilere zaman ve maliyet unsuru olarak yansıyacağı dikkate alınarak, bildirime konu işlem türleri, limitleri, bildirim periyodu ve yöntemi hususları ile ilgili olarak da ayrıntılı çalışmaların yapılması faydalı olacaktır.

 

(1)         Öncül suç-aklama suçu arasındaki ilişki için Bkz. Hasan AYKIN, “Aklama Suçu Öncül Suç İlişkisi”, Yaklaşım, Nisan 2007, Sayı: 172, s. 59-66

(2)         Peter LILLEY, Dirty Dealing The Untold Truth About Global Money Laundering, International Crime and Terrorism, Kogan Page Publishing, London, 2006, s. xiii.

(3)         W.C. Gilmore, Dirty Money, Third Edition Revised and Expanded, Council of Europe Publishing, Strasbourg, 2004, s. 19

(4)         J. Ziegler, Suçun Derebeyleri Demokrasiye Karşı Yeni Mafyalar, (Çeviri: Ali Cevat AKKOYUNLU), Doğan Kitabevi, İstanbul 1999, s. 52

(5)         Bu yüzden örneğin İngiltere’de çalıntı eşya alıp satmanın cezası hırsızlık suçundan daha ağırdır.

(6)         Türkiye’de mali istihbarat birimi görevini Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) yürütmektedir.

(7)         Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere gibi bazı ülkeler şüpheli işlem bildirimi yerine şüpheli eylem bildirimi (Suspicious Activity Report – SAR) adını tercih etmektedir.

(8)         Nakit işlem bildirimi için Kanada cash transaction report terimini kullanırken ABD currency transaction report terimini tercih etmektedir.

(9)         FATF, aklama ve terörün finansmanı ile mücadele için standart koyan, politika geliştiren ve bunların uygulanmasını destekleyen hükümetler arası bir oluşumdur. Şu anda 34 üyesi bulunmaktadır. Bunların 32 tanesi ülke, iki tanesi ise uluslararası kuruluştur. Ayrıca 20’nin üzerinde gözlemci üyesi bulunmaktadır. FATF hakkında daha fazla bilgi için Bkz. www.fatf-gafi.org, www.masak.gov.tr.

(10)       FATF XE “FATF” , (2007a), Third Mutual Evaluation Report on Anti Money Laundering and Combating The Financing Of Terroism of Turkey, Paris, FATF/OECD, 2007, s. 76. Rapora göre Merkez Bankası’na gönderilen bu veriler Merkez Bankası tarafından aylık olarak MASAK ve Gelir İdaresi Başkanlığı’na, üç aylık olarak da Hazine Müsteşarlığı’na gönderilmektedir (s. 76).

(11)       AUSTRAC, age, s. 33

(12)       FINTRAC, age, s.17

Yazar:HasanAYKIN

Yaklaşım / Aralık 2008 / Sayı: 192 ‘de yayımlanmıştır. Bazı güncellemeler yapılmıştır.

1 reply »

Yazımıza ilişkin görüş, eleştiri ve katkılarınızı lütfen bize bildiriniz.